Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Berlin’in ortasındaki "17 Haziran Caddesi" Brandenburg Kapısı’nın altından geçerek eski "Doğu Berlin"e yönelince "Unter den Linden" adını alıyor. Batı ve Doğu Berlin’i 13 Ağustos 1961’den 9 Ekim 1989 tarihine kadar bölen "duvar" yıkıldığından bu yana "Unter den Linden" büyük bir gelişme içine girdi.
Bu cadde üzerindeki eski "Adlon Hotel" ve "Grand Hotel" yenilendi. "Gendarmen Markt" meydanının çevresine "Hilton" ve "Four Seasons" otelleri yapıldı. Berlin’in en yeni ve lüks otellerinden biri olan "Four Seasons"un mimarı J. Kelinhues.
Frank Nicholson’un iç dekorasyonunu çizdiği oteli Stefan Simkovis yönetiyor. Otelin önünde taksi beklerken kapıdaki otel görevlisi yardımcı olmak istedi. Gideceğimiz adresi kendisine yabancı dilde söylerken, "Türkçe konuşun, ben Türk’üm" dedi. Türkçe hal hatır sorma faslından sonra bizi taksiye dindirdi. Takside şoföre yabancı dilde adres tarif etmeye çalışırken bu defa da şoför "Ben Türk’üm" diyerek başladı sohbete... Hem bizi götüreceği adrese doğru yol alıyor, hem de anlatıyor:

Her şey farklı
"Adım Ahmet. Yirmi yedi yıl önce geldim. Mercedes fabrikalarında işçi olarak çalışıyordum. Yirmi beş yılın sonunda artık memlekete dönelim diyerek erken emekliliğimi istedim. Burada erken emekli oluyorsun ama, emekli maaşını ancak 60 yaşından sonra ödüyorlar.
Türkiye’ye döndük. Bostancı’da aldığımız eve yerleştik. Çocuklar Türkiye’ye alışamadı. Almanya’ya gidelim diye ısrarcı oldu.
İki yıl önce tekrar Berlin’e geldik. Türklerin oturduğu Kreuzberg’de dört odalı bir evde 1.500 mark kira ile oturuyorum. Satın almaya kalksam 400 bin mark ödemem gerekir. Ben burada değil, Türkiye’de ev almaktan yanayım.
Büyük oğlum Berlin Teknik Üniversitesi’nde, kızım tıp fakültesinde. Küçük oğlan lisede. Karım hiç çalışmadı. Ben iki yıldır taksicilik yapıyorum. Berlin’de taksicilik yapmak isteyen belediyeye başvurusunu yapıyor. Belediyenin bir eğitim programı var. Ona yazılıyor. Programda müşteriye nasıl hizmet edilir, kanunlar nedir, taksi nasıl işletilir, vergi nasıl ödenir, defteri kim tutar gibi şeyler öğretiliyor.
Kursu bitirdikten sonra sıraya giriliyor. Taksi plakası alınıyor. Plaka sınırlaması veya hava parası yok. Müşteriden aldığım paranın yüzde 7’sini vergi olarak hemen öderim. Yılda da gelirime göre yüzde 20 veya 25 gelir vergisi veririm.

300 bin Türk Berlin’de
Duvara yakın olan Kreuzberg bölgesi eskiden en sefil bölge idi. Türkler burada kötü şartlarda yaşardı. Duvar yıkılıp çevresi gelişmeye başlayınca Kreuzberg’in de yüzü değişti. Evler tamir oldu. Boyandı. Yenilendi. Kiracılardan isteyenler daireleri satın aldı. Şimdi Türklerin mahallesi de pırıl pırıl. Fakir mahallesi değil. Zengin mahallelerinden farkı yok.
Berlin’de üç yüz bin Türk var. Bunlar genelde artık Türkiye’ye dönmeyi düşünmeyenler. Eski işçilerden çok azı çalışıyor. Çoğu işsizlik sigortası alarak, emekli aylığı alacağı yaşı bekliyor. Veya taksicilik yapıyor.
İkinci nesil gençlerden okuyan yok. Ama yarısı mı okur, daha çoğu mu bilemem... Burası Türkiye’den ucuz. Hiçbir derdimiz yok. Gazetemiz var, TV seyrediyoruz. Almanlar bize karşı çok iyi davranıyor. Suçu olmayan polisten korkmuyor. Polis her zaman yardıma koşuyor.
Tek şikayetimiz Türk Konsolosluğu’ndan... Konsoloslukta işin var mı yandın! Sabahın köründe sıraya gireceksin. Günlerce bekleyeceksin. Azar işiteceksin. Burada bir kişinin 10 bin markı varsa vergi yok. Daha çok ise vergi var. Bankaya yatmayan para ile mal mülk alamazsın. Nereden buldun, vergisini neden ödemedin diye sorarlar. Bizim Türkler bu nedenle ‘para avcılarına’ yem oluyor.

Şikayetçi olamıyorlar
Bir arkadaşım Jetpa’ya 80 bin markını kaptırdı. Bir başkası Konya’daki bir şirkete para toplayan cami imamına, daktilo ile yazılmış kağıt karşılığı 200 bin mark ödedi. Komşum ise itirazıma rağmen bankadan ayrılmış bir hanımın yıllık yüzde 40 net faiz vaadine kapılıp tüm parasını kaybetti.
Bu tip işler kanunen yasak olduğu için ve de bu paralar vergisi ödenmemiş paralar olduğundan kimse Alman polisine şikayetçi olamıyor. Para avcıları parayı alıp gidiyor. Buna rağmen halkımız ‘beleşçilik ve köşe dönmecilik’ arayışında ‘uslanmıyor, ders almıyor.’"
Adrese ulaştık. "Berlinli Ahmet"e teşekkür ettik.