Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Onu Mülkiye’deki ilk günlerimde tanıdım. Mülkiye’ye geldiği günlerde bütün dersleri izliyor, son dersin ardından Büyük Amfi’nin kapısında tekerlekli sandalyesinin, basamaklardan indirilmesine yardımcı olacak birisini beklemeye başlıyordu. Yüzünde hep bir tebessüm vardı. Okul başlayalı iki hafta kadar olmuştu. Bir son ders çıkışında yine beklerken yanına gittim. Tanıştık. Sonradan çok alışacağım o usul usul, tane tane konuşmasını ilk kez duyuyordum. Kendisini tanıttı:
"Kemal Uluer".
Sadece bir otomobile bindirilmek üzere bekliyorsa, yardımcı olabileceğimi söyledim. "O kadar da sorun değil... Ama olabilir" dedi.
Benden büyüktü. 1960’ta Yenimahalle’de doğmuştu. Orada oturuyordu. Yenimahalle Endüstri Meslek Lisesi Makine Ressamlığı Bölümü’nü bitirmişti. Ortaöğretimi sırasında kas erimesi hastalığına yakalanmıştı. Organlarını hissetme, hareket ettirme fonksiyonlarında hiçbir sorun yaşamıyordu. Ancak ayağa kalkacak gücü veren kaslarında erime vardı. Ve yapılabilecek hiçbir şey yoktu.
Bir süre sohbetten sonra anlaştık, artık kimse onu almak için Mülkiye’ye gelmeyecekti. Birlikte Mülkiye’den çıkıyor, o tekerlekli iskemlesinde, ben ona yardım ederek uzun yürüyüşler yapıyorduk. Sinemaya, tiyatroya, operaya gidiyorduk. Artık birbirimize "ortak" diyorduk.
* * *
Sayın okuyucularım, bu satırları, bir Mülkiyeli’nin Kemal Uluer’in "Mutlu Bir Ölümün Güncesi" başlığı ile, Yapı Kredi Yayını olarak bastırılan kitabına, bir diğer Mülkiyeli’nin Doğan Akın’ın önsözünden aktardım. Kemal Uluer’in ilginç bir hayat hikayesi var. Renkli yaşamının, belli bölümlerinde günlük tutmuş. 41 yaşında "gereği kadar yaşadığına karar vererek" intihar etmiş. Ancak, Kemal Uluer’in günlüklerinden anlaşılıyor ki, bu intihar ani bir bunalımın sonucu değil, mutlu bir yaşamın noktalanması şeklinde olmuş.
Yaşam hikayesini okuyunca, Kemal Uluer’in çok geniş bir arkadaş çevresine sahip olduğu, arkadaşlarıyla beraber çok renkli bir hayat yaşadığı, anlaşılıyor.
Kemal Uluer’in en sevdiği uğraşı resim yapmak. Yaptığı resimler büyük bir beğeni görüyor ama o hiçbir resmini satmamış. Sergiler açmış ve de sevdiklerine hediye etmiş.
Üniversite yıllarında, kafasında şekillenmeye başlayan bir düşünceyi, on yıl kadar önce, yakınlarına açmış. "Son bir 10 tablo yaparak, her şeye nokta koymayı düşünüyorum." 2000 yılının başında inzivaya çekilmiş ve 91 gün boyunca hiç kimseyle görüşmeyerek planladığı 10 tablonun 9’unu yapmış. Bu 9 tabloyu kağıda sarıp, üzerine "2002 yılından önce açılamaz" notunu düşerek mühürlemiş. Son tablosunu ise bir buçuk yıl sonra 27 Aralık 2001’de yaparak, kendisine verdiği sözü tutmuş.
"Başucumda Hayat, Mutlu Bir Ölümün Güncesi" adı ile yayımlanan kitapta, Kemal Uluer’in 91 günlük inziva döneminde kaleme aldığı günlüğüyle, intiharına kadar geçen yaklaşık bir buçuk yılda tuttuğu notlar ve son 10 tablosu yer alıyor. Kemal Uluer’in "ortağı" Mülkiyeli arkadaşı Doğan Akın, ölümünden sonra günlükleri ve resimleri toplayarak, Kemal Uluer’in hatırasını yaşatmaya çalışıyor.
Sayın okuyucularım, 4 Aralık Mülkiye’nin kuruluş yıldönümüdür. Mülkiye bundan 143 yıl önce kuruldu. Mülkiyeliler her kuruluş yıldönümünde, Mülkiye’nin özelliklerinden, Mülkiyelilerin yaptıklarından söz ederek, okulu tanıtmaya çalışırlar. Ben bu 4 Aralık’ta 1983 yılında Mülkiye’ye giren ve 1987 yılında mezun olan 2 arkadaşın hikayesini sayın okuyucularıma aktarmak istedim. Kemal Uluer’in en yakın arkadaşı Doğan Akın, Milliyet gazetesinin haber müdürü.
Önümüzdeki günlerde, Kemal Uluer’in resimlerini İstanbul’da sergilemek için hazırlık yapıyor.