Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün Cumhurbaşkanı ile Suudi Arabistan’a gidiyorum. Bu vesileyle de belki yarı hacı olurum.
Bundan 30 yıl önce “az kalsın“ yarı hacı oluyordum da... Olamadım. Bir hikâyesi vardır, anlatayım. Rahmetli Vehbi Koç, “Suudi Arabistan’a gidiyorum. Seni de götüreyim” dedi. Gülerek de ekledi: “Gitmişken umre yaparız. Sen de yarı hacı olursun.” Aslında Vehbi Koç’un Suudi Arabistan’a gitmesinin ana nedeni umre değildi. O yıllarda Suudi Arabistan Türk müteahhitleri ve işadamları için potansiyel bir yatırım ve iş alanı olarak görülüyordu.
Sezai Türkeş-Fevzi Akkaya’nın STFA’sı Mekke’de tünel yapıyordu. Şarık Tara’nın Enka’sı Mekke’ye su borusu döşüyor, Riyad’da çimento fabrikasını büyütüyor, üniversite camiini inşa ediyor, Cidde’de inşaat malzemesi üreten bir fabrika yapıyordu. Tekfen ise yol ve altyapı işlerine girmişti. Tekfen’in inşaat bölümünün başında olan Necati Akçağlılar da Cidde’deydi.

Çok şey değişti
Cidde’de yoğun bir altyapı faaliyeti vardı. Nasıl şimdilerde Çin efsanesi herkesi etkiliyorsa, o yıllarda da dünyada bir Suudi Arabistan efsanesi vardı. Suudi Arabistan “Küçük Amerika” olacaktı. İthalat o kadar hızlı patlamıştı ki, gemiler limanlarda mal boşaltabilmek için günlerce bekliyordu. Çare olarak yüzen konteynerleri denize atarak mal teslimi gündeme geldi.
O yıllarda Suudi Arabistan’ın 2 önemli ailesi (Koç’u ve Sabancı’sı) vardı: Juffali ailesi ve Ali Reza Ailesi. Vehbi Koç bu iki aileyi de tanıyordu.
Ali Reza ailesinin evine akşam yemeğine davet edildik. Bu aile krala yakındı. Ailenin okumuş bir üyesi Suudi Arabistan’ın Birleşmiş Milletler temsilcisiydi. Yemeğe gittiğimiz akşam baba Ali Reza evde yoktu. Kralın yanında olduğundan biraz geç geldi. Bizi ailenin yaşlı ve genç kadın ve erkek üyeleri birlikte ağırladı. Genç kadın ve kızların çoğu Avrupa’da eğitim görmüştü. Başları açıktı. Davet nedeniyle şık şık giyinmişlerdi.

Doğu’da güç ailelerde
Juffali ailesiyle öğle yemeğinde birlikte olduk. Otel salonu büyüklüğünde bir salonun ortasında oval bir masanın başına baba Juffali oturdu. Yanına Vehbi Koç’u aldı. Bana ortalarda bir yer gösterdiler. Sonra anlattılar. Bu masa aile masasıymış. Baba Juffali her gün o masanın başında yemeğini yermiş. Ailenin diğer erkeklerinin masada belli yerleri varmış.
Cidde’den Riyad’a geçtik. Oradan Mekke’ye gittik. Sezai Türkeş ve Fevzi Akkaya da Mekke’de tünel inşa ediyorlardı. Şantiyelerinde kahvelerini içtik.
Bu vesileyle umre yapacaktık. Ama yapamadık. 21 Kasım 1979 Salı günü Cüheyman el-Uteybi liderliğinde bir grup Mescid-i Haram’ı işgal etti. Kraliyet düzeninin yıkılmasını, İslam devleti kurulmasını, ABD’ye petrol ihracatının durdurulmasını istiyorlardı. İşgal bir günde sona erer sandık. Uzadı. Umre yapamadık. Ve de ben yarı hacı olma fırsatını kaçırdım.
Bakalım bu defa yarı hacı olabilecek miyim?