IMF komiseri, başöğretmen Bay Cottarelli'nin direktifleri doğrultusunda "mekanizma işliyor". Mekanizmanın hedefi bu yıl çiftçinin buğdayını ucuz almak.
Çiftçi buğdayını ucuz satınca devlet zarardan kurtulacak!..
Sayın okuyucularım, "çiftçinin buğdayını devlet mi tüketiyor, devlet mi yiyor ki, buğdayı ucuz alınca devlet zarardan kurtulsun?.."
Çiftçinin buğdayını devlet tüketmiyor. Devlet alıyor, depoluyor, tüketiciye satıyor. Devlet buğdayı kaç liraya alırsa alsın, alım fiyatından buğday alım fiyatını belirlemedeki yanlışlardan değil saklamada ve satış fiyatını belirlemede yaptığı yanlışlardan zarar ediyor.
Sayın okuyucularım, zararın nedeni fiyatın alçak veya yüksek olması değildir. Politikacının "bilerek - bilmeyerek" buğdayı devletin aldığı fiyattan ucuza sattırmasıdır.
(1) Politikacı devletin buğdayı aldığı fiyattan daha ucuza sattırdığı için devlet adına buğdayı satın alıp depolayan ve satan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) bu işi yapmak için kullandığı kredileri de ödeyemez, faizini de ödeyemez. Bu nedenle devlet her yıl büyük zararla karşılaşır.
(2) Politikacının buğdayı, devletin satın aldığı fiyattan daha ucuza sattırdığı bilindiği için, özel teşebbüs, tüccar, fırıncı, değirmenci piyasaya girip buğday satın almaz. Neden alsın ki? Buğdayı alacak, depolayacak, bekleyecek... Bunun için kredi kullanacak, para bağlayacak. Faiz kaybedecek... Bir de bakacak ki, politikacı TMO'ya, buğdayı maliyetinin altında fiyatla sattırıyor.
Sayın okuyucularım, bu anlattıklarım belki "teknik bir konu - sıkıcı bir konu" ama Türkiye nüfusunun büyük kısmını ilgilendiren bir konudur. Hiç olmazsa siz sayın okuyucularıma anlatmalıyım ki, sorun buğday fiyatında değil, sorun politikacının "ayak oyunundadır". Bakınız bu mekanizma nasıl çalışır:
(1) 1992 yılında Para Kredi Kurulu'na bağlı olarak kurulan Fiyat Destekleme Alt Kurulu, Merkez Bankası temsilcisi hayvancılık ve hububat (amatör) uzmanı Kadir Günay'ın önerisi ile bir kararname hazırladı. Bu kararname ile TMO için destekleme döneminde veya destekleme sonunda satın aldığı buğdayı veya hububatı, en az (en az) satın alma fiyatının yüzde 15 üzerinde bir fiyatla satma zorunluğu getirildi.
TMO'nun satın aldığı hububatı satın aldığı fiyatın en az yüzde 15 yükseğine satacağını gören özel sektör, tüccar, fırıncı, değirmenci, TMO'nun yanında piyasaya girdi. Alıma geçti. Bu yüzden TMO'nun satın alma yükü azaldı. TMO'nun kullanmadığı siloları özel sektör alıcıları kiraladı. Buğdayı bu silolarda sakladı.
Çiftçi buğdayını peşin veya vadeli istediği fiyattan istediği zaman satar duruma geldi.
Bu uygulama 1992 - 1993 - 1994 ve 1995 yıllarında devam etti. Bu yıllarda TMO ve dolayısıyla devlet zarar etmedi. Rahatladı.
(2) Geldik 1996 yılına. O yıl "Hacı - Bacı" koalisyonu kararnameyi değiştirdi. TMO'nun, depolama ve finansman yükünü dikkate almadan, buğdayın alım fiyatından satışına kapı açıldı. Bu yetmedi 1997 Kasım ayında "suni bir ekmek krizi" çıkartıldı. Piyasada tüccar malı buğday 50 - 65 bin liradan satılırken, Hoca'nın emri ile TMO 4 bin lira ucuzuna stoklarından satışa başladı. Tüccar, uncu, değirmenci, fırıncı buğday alıp sakladığı için pişman ve perişan oldu.
İşte bu acı tecrübeden sonra tüccar, değirmenci, uncu, fırıncı buğday almamaya, buğdaya para bağlamamaya başladı.
Piyasadaki buğdayın tamamını TMO satın alıp saklamak ve de bunun saklama masrafı ile finansman yükünü sırtlanmak zorunda kaldı. İşte o tarihten bu yana, TMO buğdayı hangi fiyattan alırsa alsın bir kilo buğdayda ne kadar saklama ve finansman yükü olursa olsun maliyetin altında sattığından zarar ediyor. Bu zarar da devlete kalıyor.
Sayın okuyucularım, şimdi elinizi vicdanınıza koyunuz da söyleyiniz bakalım siz olsanız ne yaparsınız? IMF komiseri, başmüfettiş Bay Cottarelli'yi kırmamak için "madem ki öyle emir buyurdunuz, alınız işte böyle" diyerek buğday fiyatını düşük mü tutarsınız? Yoksa buğday fiyatı ne olursa olsun zararın kaynağı başkadır, diyerek politikacının kulağını mı çekersiniz?
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr