O yıllarda Ankara'da çok az sayıda "Baremin 1'inci derecesinde" bulunan kamu görevlisi vardı. Onun için "Baremin 1'inci derecesi"ndeki tüm kamu görevlilerine bu davetiyeler giderdi. Babama da bu nedenle davetiye gelirdi.Babam her Cumhuriyet Bayramı "resm-i kabulü" için yeni elbise diktirir, yeni iskarpin sipariş ederdi.Cumhuriyet Bayramı öncesi annem yün kumaştan yapılmış bayrağı bohçadan çıkarır, naftalinini silker, pencereye asardı. Sonra babamın İstiklal Madalyası'nı, yeni elbisesinin sağ yakasının altına iğnelerdi. İkinci Dünya Savaşı sonrası yıllarda Ankara'da idik. Ekim ayı başında babam eve üzerinde ismi yazılı kahverengi bir zarf getirirdi. Bu zarfın içinden 3 davetiye çıkardı. (1) TBMM'deki "resm-i kabul" davetiyesi, (2) Hipodromdaki askeri "resm-i geçit", (3) Ankara Palas'taki Cumhuriyet Balosu davetiyesi... Bayram sabahı babam önce eski TBMM binasındaki tebrik törenine katılır, sonra eve gelir, bizi alır, hipodromdaki geçit törenine götürürdü. Geçit töreninde o yıllar süvarilerin geçişi coşku yaratırdı.Akşam da annem ile birlikte Ankara Palas'taki baloya giderlerdi.Hatırladığım kadarı ile bu yaşam Demokrat Parti döneminde 1950'li yıllarda da devam etti. Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında Mustafa Kemal döneminde şekillenen kutlama alışkanlıklarını, İnönü'den sonra Celal Bayar da sürdürdü.Ben Ankara dışında Tekirdağ, Bartın ve Düzce'de de Cumhuriyet Bayramı törenlerini gördüm, izledim. Bu şehirlerde önce en büyük "mülki amirin" makamında "resm-i kabul" olur, sonra şehrin en büyük caddesinde kurulan ahşap tribünün önünden asker, sivil ve öğrenciler "resm-i geçit" yapar, akşamları gene Cumhuriyet balosu düzenlenirdi. Şehir yollarına defnelerle süslenmiş, bayraklarla donatılmış "tak-ı zafer"ler kurulur, akşamları fener alayı yapılırdı. Bayram 'coşku' demek Cumhuriyet bayramlarındaki gösterişli askeri törenler için 1930'lu yıllarda İtalya ve Sovyetler Birliği'nde yapılan törenlerin örnek alındığı, bu askeri törenlerle Milli Mücadele'ye gönderme yapıldığı, Kurtuluş Savaşı ruhunun canlı tutulmasına çalışıldığı söylenir.Günümüzde, Cumhuriyet Bayramı kutlamaları yerine getirilmesi zorunlu bir "formalite" haline geldi. "Resm-i kabul"ler, hatta askeri geçitler önemsenmez oldu. Sadece Cumhurbaşkanımız, Cumhuriyet bayramlarında Köşk'teki davetlerde "Cumhuriyet geleneği"ni yaşatmaya çalışıyor.Her ülkenin bir milli günü var. O gün, ülkede yaşayanlar "bir ve birlik olmanın" ne önemli şey olduğunu hatırlıyor. Biz ise giderek birbirimizden uzaklaşıyoruz. Bizi bir arada tutacak tek sembol olarak "bayrağımız" kaldı. Bayrağın önemi de giderek unutuluyor. Bugün hiç olmazsa evinize, işyerinize bir bayrak asınız. guras@milliyet.com.tr 'Geleneği' sürdürüyor