Rahmetli Vehbi Koçun sözünü ettiği, büyük sanayi çevrelerinin "Fabrikalar yakında kapanacak... Anahtarlarını götürüp Ankaraya teslim edeceğiz" söyleminin modası geçmedi. Bu söylem ile Ankaraya baskı yaparak isteklerini gerçekleştirme arayışını sürdürüyorlar. Eskiden sanayide İstanbulun ve büyük sanayi çevrelerinin ağırlığı vardı. Şimdilerde farklı bir yapısal oluşum ve değişim içindeyiz. "Dinamizm" İstanbul dışına kaydı. Anadoluda büyük ölçüde dış pazara (ihracata) dönük üretim yapan bir sanayileşme var. Günümüzde kamuoyunun önüne sanayi temsilcisi olarak çıkanların çoğunda bu yeni yatırımcılar ve üreticiler temsil edilmiyor. Bu nedenle "sanayi çevreleri"nin sorunları tartışılırken, gündeme gelen, genelde "İstanbuldaki işadamlarının" görüşleri ve sorunları oluyor. Anadolu yatırımcısı henüz sesini duyuramıyor.Medyada sanayici denilince sadece İstanbuldaki sanayiciden söz ediliyor. Hükümetler Ankara ile İstanbuldaki sanayici kuruluşları ile diyaloğa giriyor. Büyük sanayici diye ün yapan çevrelerle iyi geçinme arayışına giriyor, bu çevreleri gücendirmemeye çalışıyor. Bu çevreler "İsteklerimizi yapmazsanız, fabrikaları kapatır, anahtarları teslim ederiz" şeklindeki "klasik" baskıyı sürdürüyor.Yatırım, üretim önemli. Hele hele büyük ölçekli yatırım ve üretim daha da önemli. Bu nedenle hükümetlerin büyük sermaye çevreleriyle iyi ilişkiler içinde olması önemli... Ama Türkiye sadece İstanbul ve Ankaradan ibaret değil... Üretimi sadece büyük sanayi çevreleri gerçekleştirmiyor. Sanayide orta ve küçük ölçekli işletmelerin ağırlığı giderek artıyor. Üretim, sadece sanayi demek değil... Tarım var, turizm var... Yatırım üretimi sadece işveren gerçekleştirmiyor. Her yatırımda üretimde işçi denilen bir de insan faktörü var... Büyük sermaye çevrelerinin çiçeği burnunda hükümete baskıyı artırdıkları şu günlerde bunları hatırlatmakta yarar var... guras@milliyet.com.tr Rahmetli Vehbi Koç, "Ben artık Ankaraya gidip, ağlamaktan vazgeçtim" dedi. Ve sonra anlattı... "Önce bizim topluluktaki yöneticiler işlerin ne kadar kötü olduğunu anlatmaya başlıyor... Sonra diğer sanayici dostlar beni arayarak sorunları sıralıyor... Toplu sözleşmede işçiler çok para istiyor. Bu zam kabul edilirse fabrikalar kapanır... Kıdem tazminatı mevzuatı değişti. İşveren tazminatı ödeyemez. Fabrikalar kapanır... Vergiler arttı... Sanayici bu vergiyi veremez. Fabrikalar kapanır... Yakında kapanacak fabrikaların anahtarlarını Ankaraya götürüp teslim edeceğiz... Siz sanayicilerin büyüğü olarak Ankaraya gidin... Cumhurbaşkanına, başbakana, bakanlara durumu anlatın diyor. Bunları dinleyince, üzülüyorum, heyecanlanıyorum. Ankaraya gidiyorum... Sanayicinin durumu çok kötü... Yakında kapanacak fabrikaların anahtarlarını size getireceğim diyorum... Ama sonra birden fark ediyorum ki... Ankaranın sorunları çözmek için bir şey yapmamasına ve de sorunların devam etmesine rağmen Ankaraya anahtar falan götürdüğüm yok... Çünkü fabrikası kapandığı için bana anahtar falan veren yok... Demek ki, bizimkiler sorunları abartarak beni boş yere Ankaraya yollayıp duruyorlar..."
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025