Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Rize'den Trabzon'a doğru soldaki tepeleri kaplayan "sarı çam" ağaçlarının denize kadar indiğini görüyorsunuz. Buraya "Çamburnu" adı verilmiş. Çamburnu'nda Hasan Hamzaoğlu'nun "çay bahçesi"nde çay içtik. Yaz aylarında "Alamancılar" Türkiye'ye geldiğinde bu bahçede "iğne atsan yere düşmezmiş". Karadeniz'in ünlü ses ve saz sanatçıları burada devamlı program yaparmış. "Yorgundum çıkamadım Çamburnu bayırına" türküsü burası için söylenirmiş. Hasan Hamzaoğlu diyor ki: "Her Karadenizli gencin burada bir macerası vardı!"

Çamburnu'nun biraz ilerisinde, mendireğin içinde Çamburnu Tersanesi için yer ayrılmış. Tersanede bir ahşap, beş metal tekne yapan işletme var. Kenan Erhan Usta, ahşap gulet, kotra ve balıkçı teknesi yapıyor. Diğer beş işyerinde 8.0 - 10.0 ve 12.0 milimetre kalınlığında sac işlenerek 50 metre boyuna kadar balıkçı tekneleri inşa ediliyor. 50 metre boyunda 15 metre genişliğinde bir teknenin sac ağırlığı 300 ton. Fiyatı 300 bin dolar. Bu fiyatın üçte biri sac parası, üçte ikisi işçilik. Bu büyüklükte bir tekneyi 10 işçi, 5 - 6 ayda bitirebiliyor. Sonra bu teknenin makine iç donanımı var... Onlar da yapım parası kadar tutuyor.
İşletme sahiplerinin tamamı Sürmeneli, birbirinin hısımı... Dedeleri Sürmene'de ahşap tekne yapanlar... Başaran Gemi Sanayii sahibi Rıfkı Başaran'ın oğlu Zafer, Yunanlılar için 6 tekne yaptıklarını, Türkiye'de teknenin kilosuna 70 ABD centi istenilirken, Rusların 40 cente fiyat kırdıklarını söylüyor.
Şengün Gemi Sanayii'ni Ferhat Usta ile kuran Murat Şengün, Karadeniz balıkçılarının tekne talebinin balığa bağlı olduğunu, son yıllarda balık çıkmadığından, tekne siparişlerinin de azaldığını anlatıyor. "Palamut havyarını dökecek. Suyun sıcaklığı değişmeyecek. Fırtına olmayacak. Palamut bol olacak. Balıkçı yakalayıp satacak... Biz de tekne yapacağız" diyor.
Krizden sonra Çamburnu Tersanesi'ne sipariş gelmez olmuş. İşyerleri işçilerini dağıtmış. Şimdilerde ellerindeki işleri tamamlamaya çalışıyorlar.

Sürmene'de Bilgin Tarım İşletmesi "doğadaki tıbbi aromatik bitkiler ile soğanlı bitkileri ihraç" ediyor. Bundan kırk yıl önce bir Alman, Nazım Bilgin'e Sürmene dağlarındaki otların değerini anlatmış. Sonra bu işi oğul Kenan Bilgin ciddiye almış. Şimdilerde Bilgin Tarım İşletmesi yılda 300 - 500 milyon dolarlık tıbbi bitki ve soğan tohumu ihraç ediyor. İşletme 20 dönümlük arazisinde 20 tür bitki, çiçek, soğan yetiştiriyor. Sonra köylülere dağlardan kardelen, sıklemen, çiğdem soğanları, kuşburnu, tilki kuyruğu, ısırganotu tohumu gibi bitkileri toplatıyor. Bu gibi doğal soğan ve bitki ihracında Tarım Bakanlığı "kontenjan" belirlemiş. Bu yıl 8 milyon adetlik kontenjanları var. Bu tür malları Hollandalılar alırmış.

Trabzon'da Maraş Caddesi'nde Ticaret Mektebi Sokak'ta bulunan Akçaabatlılar Köfte Salonu'nda Hacıağa Serdar ile sohbet ediyoruz.
Akçaabat köftesinin sırrı, köftede eti kullanılan hayvanın besi şeklinde imiş. Mısır, arpa ve bol tuz ile beslenen dananın gerdan, kol ve kaburga eti kullanılıyor. İçinde ekmek karışımı da var.
Akçaabat köftesi gram ile satılıyor. Bir köfte 25 gram. 8 köfte 225 bin lira.
Hacıağa Serdar hayvan besicilerinin durumunu anlatıyor. 90 - 100 kilo karkas ağırlığı (kesilmiş kemikli eti) olan dananın 250 - 300 milyon liraya alıcı bulması karşısında köylünün hayvan yetiştirmek istemediğini söylüyor.
Baba Ahmet Serdar 45 yıl önce köfteciliğe başlamış. Ocağın başında Hacıağa Serdar'ın oğlu Umut köfte kızartıyor. Umut, Zonguldak'ta yüksek eğitimini tamamlamış. Sistem mühendisliği okumuş. Devlet memurluğu sınavına girmiş. Kazanmış. İki yıldır tayin bekliyor.
Hacıağa Serdar halkın alım gücünün azalmasına paralel olarak köfte satışlarının da azaldığını, halkın köfte yerine daha çok boş ekmek yiyerek, köfteyi ekmeğe katık ederek karın doyurduğunu anlatıyor.
Hacıağa Serdar diyor ki: "Bir ekmek 430 gramdır. Dün de böyle idi. Bugün de böyle. Trabzon'da 'Özal' döneminde bu dükkanda biz 150 ekmek ile 300 kilo köfte satardık. Bugün 150 ekmek ile 50 - 60 kilo köfteyi ancak satabiliyoruz. Eskiden 1 ekmek ile 2 kilo köfte yenirdi. Şimdi 1 ekmek ile 400 gram köfte yeniliyor. Halkımız karnını köfte yerine ekmekle doyuruyor. Biz ekmek için para almıyoruz. Köfteden para alıyoruz. İşte Trabzon ahalisinin ve de köftecisinin durumu budur."

Yarın: Rize çay ile yatıyor, çay ile kalkıyor