Küçük çiftçi genelde tohum, gübre ve ilaç satın almak için kredi kullanır. Ürünü sattığında kredi borcunu öder. Sonra yeni ürün döneminde tohum, gübre ve ilaç almak için tekrar borçlanır.
Küçüğün küçüğü çiftçi, Ziraat Bankası tarafından finanse edilen tarım kredi kooperatiflerinden bu ihtiyaçlarını "nakit olarak" değil, "mal" olarak temin eder. Sonra "mal bedeli" olarak hesaba geçen borcu ve faizini "nakit olarak" öder.
Küçüğün az irisine, Ziraat Bankası "şahsi kredi" açar.
Geçen yıl belli bölgelerde tarımsal üretim kuraklık nedeniyle düşük kaldı. Belli ürünler para etmedi. Ardından kriz çıktı. Normal faizini bile ödeyemez durumdaki çiftçinin tepesine bir de yüksek gecikme faizi bindirildi.
Borcunu ödeyemeyen çiftçiler icraya düştü. Mallarına el konuldu. Hapis korkusu başladı.
Ama her şeyin üzerinde 2002 yılı tarımsal üretimi için tehlike belirdi. Çünkü, borcunu ödeyemeyen, malını mülkünü icraya kaptıran, elinde parası kalmayan üreticinin, tohum, gübre ve ilaç alarak 2002 yılında üretim yapması imkansız hale geldi.
Türkiye için çok önemli olan bu konu, Türkiye’de çok sayıda çiftçiyi ilgilendiren bu gelişme kamuoyunda yeterince ilgi görmedi.
Ama Ziraat Bankası yönetimi, kilidi açmak için çalışmalarını sürdürdü. Şimdilerde çiftçiyi rahatlatacak, kredi sisteminin işlemesini sağlayacak formüller uygulanmaya başladı.
Küçüğün küçüğü 1 milyon 600 bin çiftçi tarım kredi kooperatiflerinden tohum, gübre ve ilaç kredisi alır. Bunların yaklaşık 1 katrilyon 400 trilyon liralık (yaklaşık 1 milyar dolarlık) borcu icralık durumda.
Tarım kredi kooperatifleri, çiftçinin ortaklık payı olarak kooperatifin koyduğu para ile Ziraat Bankası’ndan aldıkları parayı bir araya getirir. Çiftçiyi bu kaynaktan kredilendirir. Geçen yıllar Ziraat Bankası’ndan kooperatiflere yüzde 100 dolayında faiz ile para aktarılmıştı. Kooperatifler Ziraat Bankası’ndan aldıkları para ile kendi paralarını ortaklara yüzde 120’ler dolayında faiz ile kredi olarak kullandırmıştı. Kredisini ödemede gecikenlere de insafsız gecikme faizi bindirmişti.
Sorunlu çiftçi kredilerinde kooperatiflerin ortak paralarından oluşan kaynakları 200 trilyon lira. Ziraat’ten kullandıkları para 400 trilyon lira. Kredi olarak çiftçiye dağıtılan para bu. İyi de çiftçinin 1 katrilyon 400 trilyon borcu nereden çıkıyor?
Çiftçiye kullandırılan toplam 600 trilyon lira kredinin normal faizleri ve gecikme faizleri toplamı 800 trilyon lira yükü ağırlaştırıyor. 600 trilyon liralık kredi borcu 1 katrilyon 400 trilyon liraya çıkıyor. Ziraat Bankası yönetimi, kooperatif yönetimine diyor ki, "Bankanın 400 trilyon lira parasını ödeyiniz. Faiz istemeyiz. Çiftçiyi rahatlatalım." Geliniz görünüz ki, kooperatif yönetimi (büyük bölümü Ziraat Bankası kaynağının kullanımından oluşan) 800 trilyon liralık normal faiz ve gecikme faizi borcunun tamamını çiftçiden tahsil etmenin peşinde. Bu parayı kaçırmak istemiyor.
Bu arayışta kooperatif yönetimlerinin çiftçiye "yutturmaya çalıştıkları" "kolaylık formülü" şu: Bundan sonra 800 trilyon tutan normal faiz ile gecikme faizi borcuna faiz yürütülmeyecek. Ama bu faiz borcu çiftçinin anapara borcu ile birleştirilecek. Çiftçi borcunun yüzde 20’sini peşin öder ise, kalan anapara borcu ile normal faiz ve gecikme faizi yükünü 30 ayda ödeyebilecek...
Çiftçimizin bu olan biteni anlaması güç. Olan biteni anlasa da direnme imkanı yok. Anlaşıldığı kadarı ile kooperatif yönetimleri, "bağımsız olduklarını ileri sürerek" Ziraat Bankası yönetiminin önerilerini dinlemiyor. Çiftçinin hakkını aramak üretimin önündeki tıkanıklığı açmak Tarım Bakanı’na düşüyor. Tıkanıklık açılmaz ise çiftçi bu yıl tohum, gübre ve ilaç alamaz. Tarımsal üretim düşer... Hem çiftçi, hem ülke perişan olur.