1990 yılında yüzde 9.4 oranında ekonomi büyümüştü. Ertesi yıl büyüme oranı yüzde 0.3e düştü. 1993 yılında yüzde 8.1e çıktı. 1994 yılında yüzde -6.1le dibe vurdu. 1995 - 1997 yılında ekonomi iyi derken, 1999 yılında gene yüzde -6.1le dibe indik. 2000 yılında yüzde 6.3le tepeye çıktık. 2001 yılında yüzde -9.5le gene dibi bulduk. Görülüyor ki, bizde istikrar denen şey yok. İniyor kayık, çıkıyor kayık. Bizim de başımız dönüyor.Ekonominin böyle iki sivri uç arasında (bir dipte - bir tepede) gidip gelmesi kötü bir şeydir. Normal olanı, belli bir gelişme çizgisinde istikrarın sağlanmasıdır.İşte ekonominin belli bir gelişme çizgisinde (inip - çıkmadan) yürümesini sağlayacak, politikalara "sürdürülebilir gelişme politikaları" deniliyor.Sürdürülebilir gelişme politikaları denilen şey, "değirmenin taşıma suyla döndürülmemesidir."Değirmenin dönmesi, giderek daha hızlı dönmesi, değirmeni döndüren suyun düzgün akmasına, azalmayıp artmasına bağlıdır.Üç beş kova su dökerek değirmenin çarkını döndürmek veya daha hızlı döndürmek mümkündür ama, taşıma suyla bunu sürdürmek imkansızdır...Bizim ekonomimizin çarkını döndüren kaynak da, "Türk lirası ve yabancı para"dır. Türk lirasını basar, piyasaya sürerseniz (veya bütçe açığıyla piyasaya para salarsanız) çarkın dönüş hızı artar. Dışarıdan borçlanarak piyasayı mala boğarsanız, değirmenin dönüş hızı artar.O yıl (veya yıllar) değirmen hızlı döner. Türk lirası basmayı veya bütçe açığını büyütmeyi IMF yasakladığında ve de yurtdışından borçlanma imkanı kalmadığında dönen çark durur. Ekonomi dibe vurur.2004 yılının ilk üç ayındaki yüzde 12.4 oranındaki büyüme oranı ise bu nedenlerle endişe yaratıyor. Çünkü bu büyüme (1) Ucuz büyüme ve de (2) Kısa vadeli dış borçlarla coşan tüketimden kaynaklanan bir büyümedir.2004 yılının ocak - mart arasındaki üç aylık döneminde 13 milyar dolarlık ihracata karşılık 20.2 milyar dolarlık ithalat yaptık. 7.2 milyar dolarlık dış ticaret açığımız var. Döviz açığımızı kapatarak ucuz ithalatı sürdürebilmek uğruna üç ay boyunca dışarıdan 5.8 milyar dolar net borçlandık. Bu kaynak kısa vadeli kredi veya portföy yatırımı olarak bulundu. Yılın kalan üçer aylık dönemlerinde ve de önümüzdeki yıllarda ekonomideki büyümeyi sürdürebilmemiz için (1) Dövizi devamlı ucuza satabilmemiz ve de (2) Devamlı olarak kısa vadeli dış borç bulabilmemiz şart... Bu ise bizim borç yükümüzün artması demektir. Borç yükü artınca Türkiyeye dış kredi muslukları kısılır veya kapanır. Döviz pahalı hale gelir. O zaman "hızlı büyüme"nin hemen peşinden, büyük bir gerileme veya dibe vurma tehlikesi ortaya çıkar.Hızlı büyüme heyecanının üzerine limon sıkmak çok kötü bir şey ama, tehlikeleri hatırlatmakta yarar var... Dibe vurduktan sonra "Noldu bize?" diyerek dövünmek işe yaramıyor. Bizim ekonomimiz bir dibe vuruyor, bir tepeye çıkıyor. Dibe vurduğu zaman üzülüyoruz da, tepeye çıktığında sevinemiyoruz. Çünkü bir ekonomimizi tepede tutamıyoruz. Tepeye çıkan ekonomi bir iki yıl sonra hemen dibe vuruyor. 1. çey. 2. çey. 3. çey. 4. çey. Yıllık1988 8.3 3.2 1.5 -4.7 1.51989 -0.9 -1.3 3.3 4.0 1.61990 11.9 14.9 5.6 7.9 9.41991 -1.3 -1.8 3.4 -0.5 0.31992 8.7 6.3 5.4 6.1 6.41993 5.6 11.1 7.8 7.9 8.11994 4.1 -9.7 -8.7 -6.9 -6.11995 -0.2 12.6 10.0 8.0 8.01996 9.5 8.2 5.1 7.0 7.11997 6.5 9.1 8.5 8.7 8.31998 9.5 4.5 2.6 0.6 3.91999 -7.9 -3.7 -7.6 -4.9 -6.12000 4.2 5.4 7.2 7.8 6.32001 -3.3 -12.3 -9.1 -12.3 -9.52002 0.6 10.4 8.0 11.8 7.92003 7.4 3.6 5.6 7.2 5.92004 12.4 guras@milliyet.com.tr Üçer aylık dönemler itibariyle büyüme hızları (yüzde)