TANSU Çiller'in önümüzdeki seçimler için hazırladığı program "değişim" vaadi üzerine oturtulmuş. Madem ki bu ülkede hiçbir şey iyi gitmiyor, "bunların hepsini değiştirmek gerekir." Demokrasi değişecek, devlet yeniden yapılanacak, adalet sistemi değişecek, sağlık sistemi değişecek.
Tabii ki bütün bunların olabilmesi için Tansu Çiller ve Doğru Yol Partisi de değişecek.
Mesut Yılmaz, seçimler için hazırladığı programı "sessiz çoğunluğa" dayandırmış, "ANAP'ın alternatifi şer kuvvetleridir, yarınınızı ve çocuklarınızı kime emanet edeceğinizi iyi düşünün" demişti.
Tansu Çiller ise, 1946 yılında "Yeter, söz milletindir" sloganı ile demokrasi mücadelesini başlatan Demokrat Parti'nin varisi olarak DYP'nin bu seçime "Hak milletin olacak" sloganı ile gireceğini söylüyor.
Bir parti başkanı için ve de bir parti için "değişmek kolay" da "değiştirmek çok zor." Anayasa'yı, yasaları, bürokrasiyi değiştirmek parlamentodaki oy çokluğuna bağlı. Ekonomiyi, hatta adalet sistemini, sağlık sistemini, eğitim sistemini değiştirmek ise paraya bağlı.
Para demek, üretim demek. Üretim artmadan hiçbir şey yapılamaz. Değişim gerçekleştirilemez. Üretim olmaz ise Türkiye dünya ülkeleri sıralamasında ileri değil, geriye gitmeye devam eder.
Mesut Yılmaz ile Tansu Çiller'in programlarındaki ortak hedef "Türkiye'nin 21'inci yüzyılda dünyanın ilk 10 büyük ülkesi arasında yer alması."
Bu hedefe laf ile ulaşılmaz, üretim artışı ile ulaşılır. Mesut Yılmaz'ın programında olduğu gibi Tansu Çiller'in programında da üretimin nasıl artırılacağı, gelişmenin kaynaklarının nasıl sağlanacağı konusunda açıklık yok.
İki programda da sanayi yok. Sanayici yok. İhracatçı yok. Bankalar yok.
Tansu Çiller arası iyi olmadığı için büyük sanayicileri, bankacıları, TÜSİAD'cıları, medyayı karşısına alma cesaretini göstererek seçime giriyor. Sendikalar yanında değil, ticaret ve sanayi odaları ile borsalar şemsiyesi altında toplanan Anadolu tüccarını ise Yalım Erez çekmiş götürmüş. Kala kala esnaf, çiftçi ve KOBİ'ler kalmış.
Mesut Yılmaz'ın büyük sanayicilerle, bankacılarla, TÜSİAD'cılar ile, medya ile arası iyi ama, ANAP'ın bu kesimin potansiyelini, gelişmenin hızlandırılmasında kullanmaya yönelik ne bir fikri ne de bir projesi var.
Özetle, merkezdeki iki parti ANAP ve DYP, Türk ekonomisinin temel dinamikleri büyük sanayii, finans kesimini, ihracatçıları yok sayarak seçime giriyor.
Tansu Çiller, "Büyükler Arasında Büyük Türkiye" hedefini üç şeye dayandırıyor: (1) Avrupa Birliği'ne tam üyelik, (2) Türk cumhuriyetleri ile serbest ticaret, (3) Global talebe uygun global üretim.
Üçüncü sırada yer alan "global talebe uygun, global üretim" denilen şey var ya... İşte o, her şeyin temeli. O olmadan Türkiye yerinden kıpırdayamaz.
Türkiye, dünya pazarında talebi olan mal ve hizmetleri, ekonomik boyutta, ileri teknolojiye dayalı biçimde ve en ucuz şekilde üretecek ki, milli geliri artabilsin. Kişi başı üretim ve kişi başı milli gelir rakamı yılda 3 bin dolardan, yılda 30 bin dolara, 40 bin dolara kısa sürede tırmanabilsin.
Tabii ki bütün bunlar Çiller'in seçim programında öne çıkardığı "değişim"e bağlı ama, değişim de "söz ile, niyet ile, vaat ile" olmuyor. Değişim için proje, program gerekiyor. Kaynak gerekiyor. "Global üretim" denilen ekonomik boyutta, ileri teknolojiye dayalı, düşük maliyette üretimi maalesef esnaf ile KOBİ'lerle, köylü ile, çiftçi ile gerçekleştirmek mümkün değil. Bu tip büyük üretimi, büyük firmalar, büyük sanayi kuruluşları, büyük pazarlama kuruluşları, büyük finans kuruluşları, büyük hizmet kuruluşları gerçekleştirebiliyor.
"Değişim" iyi bir seçim sloganı. Ama bunun slogan olmaktan öteye geçebilmesi için (1) Çiller'in ve partisinin değişim konusunda samimi olması ve gerçekten değişebilmesi, (2) İçerideki ve dışarıdaki kamuoyunu bunun olabileceğine inandırması, (3) Değişimin iyiye dönük bir değişim olması, iyilik getirmesi gerekir.
Bakalım ne değişecek? Göreceğiz...