(1) Çukurova 15 yıl devlete borçlu kalmak yerine, alacaklısını değiştirmek arayışında. Devlet yerine yurtdışındaki bir kuruluşla hesaplaşmak istemekte.(2) Çukurovanın bugün elinde kalan hisse senetlerini, bugünkü değeriyle satarak borcunu kapatması da imkansızdır.Ama Çukurova, zaman kazanır, bu arada hisse senetlerinin değeri kıpırdar ve de bir bölümüne alıcı bulunabilir ise, hisse senetlerinin bir bölümünü nakde çevirerek borçlarını kapatabilir.(3) 15 yılda ödenecek bir borcu erken ödemesi halinde borç miktarından indirim yapılması doğaldır. Burada indirim miktarını Hazinenin bu borcu taşıması halinde ödemek zorunda kalacağı faiz oranı belirler. Çukurovaya, devlete olan borcunu, yurtdışındaki bir kuruluşa devretmek ve de elinde kalan hisse senetlerinin bir bölümünü (yüksek fiyatla) satarak, bu şekilde borçlarını kapatmak şansı tanındı. Çukurovayla yapılan anlaşma bir "alacaklıyı değiştirme" anlaşmasıdır. Çünkü Pamukbankın batmasıyla ortaya çıkan açığı kapatmak için Hazine bono bastırdı. Bono satarak borçlandı. Hazine bu bonolar için bir faiz ödemek zorunda. Eğer Çukurova borcunu erken öderse, Hazine faiz yükünden kurtulacak. İşte bu nedenle Çukurovaya erken ödeme indirimi verilebilir. Ancak bu indirimin Hazine borç faizinden fazla olmaması gerekir. Özetle, tarafların bekleyişleri farklıdır.(1) BDDK ve TMSFnin bekleyişi uzun döneme yayılmış borç ödeme programını kısaltarak, Hazinenin üzerindeki borç yükünü kısa sürede azaltmak ve tasfiye etmektir.(2) Çukurovanın arayışı önce alacaklıyı değiştirmek, devletin yerine yurtdışındaki bir kuruluşla muhatap olmak, sonra da Yapı Krediyi kaybetmek pahasına, Turkcell, Digitürk ve Superonline gibi şirketleri elde tutabilmektir.Çukurovanın bekleyişi Turkcellin belli hisselerini borsanın canlı döneminde nakde çevirerek borcu kapatabilmektir. Bu arada tartışılacak olan konular:(1) Çukurovaya erken ödeme vaadine karşılık tanınan borç indiriminin hesaplanma şeklidir.(2) Çukurovanın hisse senedi satmadan, hisse senetlerinin geleceğine güvenerek, nakit yardımını kimlerden, nasıl sağlayacağıdır. Kimlerin ne için Çukurovaya bu imkanı tanıyacağıdır.(3) Kısa sürede elinde kalan hisse senetlerinin değerinin nasıl artabileceği ve bunları satarak Çukurovanın borcunu nasıl kapatabileceğidir. Bu anlaşmayla Çukurova Yapı Krediden elini çekmektedir.Yapı Kredi Türk ekonomisinde ağırlığı bulunan, bankacılıkta birçok yeniliğe imza atmış önemli bir bankadır. Anlaşmayla Çukurova, 1 milyar dolarlık iştirak satışı ve 2 milyar dolarlık borç tahsilatıyla bankaya 2 yıl içinde 3 milyar dolarlık nakit girişi sağlama vaadinde bulunuyor.Bu büyüklükte nakit girişi Yapı Kredinin sağlığa kavuşmasına imkan verir ama, bir bankanın sağlığa kavuşması sadece nakit girişine bağlı değildir. Bankanın yönetimi önemlidir. Yapı Krediyi bundan sonra kim yönetecek?Çukurovanın 31 Ekim 2005e kadar Yapı Kredideki yüzde 39 oranındaki hissesine ve yüzde 12.9 TMSF hissesine (bankanın toplam hisselerinin yüzde 52si) alıcı bulması gerekiyor. Çukurova bu tarihe kadar satışı gerçekleştiremezse TMSF nin 1 Kasım 2005ten itibaren Yapı Kredinin satışı için devreye gireceği belirtiliyor.Türkiyede banka satmak kolay değildir. Bundan önce dertsiz bankaların satışı için başlayan müzakerelerin ciddi sonuç vermediği görüldü. Yapı Kredi gibi özelliği olan banka, önceden süreler belirlenerek, bu süreler içinde zor satılır. Sahipsiz bankaların veya kamu yönetimine geçen bankaların da ne duruma düştüğünü gördük. Yaşadık.Geriye dönük olarak şöyle olsaydı, böyle olsaydı tartışmalarıyla vakit geçirmenin, suçlu aramanın yararı yok. Çünkü suçlu çok. Tarafların hesabı Eğer bankalar zora düştüğünde devlet hemen bankalara sahip çıkarak mevduata yüzde yüz garanti verecek yerde, 50 milyar liralık mevduat garantisini koruyarak birkaçının batmasına izin verseydi, halk parasını alamadığı bankalara hücum etse, halk yanlış banka seçmenin cezasını çekse, hakkını devletten isteyecek yerde banka sahiplerinden isteseydi, bundan hem halk hem de banka sahipleri ders alırdı...Halbuki zaman geçince her şey unutuluyor. Devletin paralarını son kuruşuna kadar ödediği halk da, açıklarını kapatarak halkın elinden kurtardığı banka sahipleri de devlete yükleniyor. Zavallı devletin de hem halka hem banka sahiplerine ödeme yapmaktan imanı gevriyor...Özetle, Çukurova anlaşması doğru mu diye sual edecek olursanız, ben de cevap vereceğim: "Deveye sormuşlar, neden boynun eğri, demişler. Gülmüş. Nerem doğru ki, demiş." guras@milliyet.com.tr Anlaşma doğru mu?