Deli dana hayvan ürünlerinden insana geçen bir tür hastalık. Bu hastalık hayvanın da, insanın da beynini süngerleştiriyor. Tedavisi yok. İşin kötü yanı çok uzun bir kuluçka devresi olduğundan insandaki etkisini 5 ila 30 yıl sonra gösteriyor. Daha önce vücuda girip girmediği anlaşılamıyor. Fark edildikten sonra da iş işten geçmiş oluyor.
Deli dananın mikrobu, virüsü, bakterisi yok. Bu nedenle serumu, ilacı da yok. Deli dana, bir tür "protein"... İnsanların yaşamak için tükettikleri proteinlerden birinin içinde yer alıyor. Vücuda girdikten sonra yok olmuyor. Deli danayı yok etmenin tek bir yolu, deli danalı hücreleri yakıp, kül haline getirmek.
Deli danalı hayvanın etini yememekle iş bitmiyor. Günümüzde insanların midesine giren birçok maddenin içinde hayvan ürünü var. Hayvan kanından, hayvan kemiğinden, hayvan organından yararlanılarak yapılmış maddeler ile de bu hastalık insanlara geçebiliyor.
örneğin bazı ilaçları, toz halinden tablet haline dönüştürürken kullanılan jelatin maddesi hayvan kemiğinden yapılıyor. Halbuki hayvan kemiği, deli dana hastalığını en kolay taşıyan madde. Böylece ilaç içen deli dana hastalığını da alabiliyor.
Deli dana hastalığının nedeni bilinmiyor. Tahmin ediliyor. Tahmin ise, "ot yiyen hayvanlara et yedirilerek onların hayat dengelerinin altüst edilmesi". Günümüzde tavuklar, inekler fabrika yemi ile besleniyor. Fabrika yemlerinde, mezbaha/kesimhane artığı kemikler, iç organlar kullanılıyor. Hastalığın bu fabrika yemleri ile hayvandan hayvana geçtiği tahmin ediliyor.
Avrupa Farmakopesi Komisyonu Türkiye Delegesi Prof. Dr. Enver izgü, bu hastalığın yeni bir şey olmadığını söylüyor. Prof. Dr. İzgü'ye göre geviş getiren hayvanlarda görülen ve "scrapie" adı verilen beyin iltihabı insanlara da geçer. Bu hastalığın bilinmeyen nedenine "prion" adı verilir. Prion, insanda "Creutzfeld - Jacob Sendromu" hastalığına neden olur. Bu hastalığa tutulanlar karşısındakini tanımamaya, konuşmamaya başlar. Erir gider. Deli dananın bu hastalığın bir başka türü olduğu ileri sürülmektedir.
Uzun anlatımın özeti, "deli dana", hafife alınamayacak bir hastalıktır. Belirtileri uzun yıllar sonra çıktığından "bizi etkilemiyor" demenin imkanı yoktur. Sadece sığır eti yememekle korunmak mümkün değildir. Çünkü et yemeyen, değişik şekillerde hayvan ürününü vücuduna alabilmektedir.
Çözüm: Sadece etlerde değil, et ürünlerinin içine girdiği her türlü maddede (hatta ilaçlarda) "sertifika aramaktır."
Bir hayvanda, bir insanda "deli dana" olup olmadığı ancak hastalık tahribat yaptıktan sonra beyinden alınan parçanın tahlili ile ortaya çıkmaktadır ki, bu tür tahlili yapan Avrupa'da az sayıda tam teşekküllü laboratuvar var.
Gelelim Türkiye'deki duruma. Maret Genel Müdürü Ali Güler diyor ki: "1996 yılından bu yana Türkiye'ye resmi canlı hayvan ve kesilmiş hayvan ithalatı yapılmadı. Bu bir olumlu durum. Deli dana bir hayvanda 30 aydan sonra etkenlik kazanıyor. Bizde fabrika yemi ile beslenen tavuklar 45 günde, inekler genelde iki veya iki buçuk yılda kesime gidiyor. Bu nedenle Türkiye'de deli dananın yayılma imkanı sınırlı."
Sayın okuyucularım, Avrupa'da yaşayan insanlar bugünü değil, yarını ve de çocuklarını düşünerek deli danayı ciddiye alıyor. Türkiye'de ise her konuda olduğu gibi "Bize bi şey olmaz abicim!" felsefesi ile hiçbir şey yapılmıyor.
Bir ekonomi yazarı olarak benim yazılarım işe yaramaz. Bu işin uzmanlarının, Ankara'nın halkı uyarması, Ankara'nın tedbir alması zorunlu. Yoksa 5 yıl, 30 yıl sonra Türkiye beyni süngerleşmiş, birbirinin suratına aval aval bakan insanlar ülkesi olur.