Geçen hafta sonu Deutsche Bank tarafından "Türkiye Raporu" adı altında bir rapor yayımlandı. Banka bu raporu bütün dünyada dağıttı. Bankanın raporu yabancılar için yazılmış bir rapordur. Türklerden çok yabancıları ilgilendirir. Deutsche Bank (1) Almanların iki büyük bankasından biri olduğu için, (2) Türkiye ile uzun yıllardır yakın ilişki içinde olduğu ve Türkiye’yi çok iyi izleyen bir banka olduğu için yabancılar değerlemelerine önem verir.
Geçen hafta sonu yayımlanan raporda, Türk ekonomisinin geleceği ile ilgili çok çok çok önemli bir tahmin yer alıyordu.
Deutsche Bank raporunda sergilenen tahminlere göre, Türkiye’nin iç borç sorununun altından kalkabilmesi için yapabileceği üç şey var: (1) Merkez Bankası para basacak. Bu para ile iç borç faizi ödenecek. Bu nedenle enflasyon şahlanacak. (2) Bütçe harcamaları daha fazla kısılacak. Bütçe gelirlerini artırmak için halka daha fazla vergi salınacak. Bu nedenle piyasa daha da daralacak. (3) İç borcun yeniden yapılandırılması için konsolidasyon veya moratoryuma gidilecek.
Raporda bu üç seçenekten, ilk ikisinin uygulanamayacağı görüşü yer alıyor. Türkiye para basmayacak, bütçeyi daha fazla kısamayacak, vergiyi daha fazla artıramayacak. Sonunda "kaçınılmaz noktaya" gelecek!
Durup dururken böyle bir raporu bir yabancı banka, hele hele Türkiye ile bu kadar büyük parasal ilişki içinde olan ve de ciddi olduğu sanılan bir büyük banka yayımlar mı?
Böyle kesin hükümlü bir rapor yayımlayacak ciddi bir bankanın bu rapor ile birlikte olumsuz değerlemeye neden olan rakamları ve projeksiyonu da açıklaması gerekmez mi?
Bu rapor Deutsche Bank’ın Türk ekonomisiyle ilgili olarak yayımladığı ilk olumsuz rapor değil. Deutsche Bank Türk ekonomisiyle ilgili olumsuz rapor yayımlayan tek yabancı finans kuruluşu da değil. Türkiye pazarında iş yapan yabancı fonlar ile yabancı bankalar, Türkiye’de işler biraz karıştığında, Türkiye’deki paralarını "hooooppppp" diye çekiyorlar. Paralarını garantiye aldıktan sonra, işsiz kalan Türkiye masası personeli boş vakitlerini doldurmak için başlıyor Türkiye için "masa başında" felaket senaryoları üretmeye.
Maalesef bu üretime katkıda bulunanların çoğu da bu yabancı fonlar ve yabancı bankaların Türkiye masalarında çalışan, yurtdışında çok iyi eğitim görmüş Türk gençleri. Genç hanımlar, genç beyler.
Türkiye’yi sadece çalıştıkları fon yönetimi ile bankanın "kar/zarar trafiği" penceresinden izleyen bu genç Türkler, yurtdışında yaşadıklarından yazdıkları spekülatif raporların Türk ekonomisine ne kadar zarar verdiğini, Türk insanının kaderiyle nasıl oynadıklarını fark edemiyorlar.
"İlla da batsın mı bu ekonomi? Ekonomiyi batırınca kına mı yakacaksınız? Türkiye batınca elinizdeki fonları pahalı pahalı başka kime satacaksınız?"