Kilim dokuyan on beş yaşlarındaki gözlerinin içi gülen kıza ismini sordum. Semra Yılmaz imiş. Sekiz kardeşmişler. Babaları işsizmiş. Semra ilkokuldan sonra okuma imkanı bulamamış. On - on beş günde, bir kilim dokuyormuş. Kilimler satılınca işçilik payı olarak her ay eline yaklaşık 50 milyon lira geçiyormuş. "- Semra, parayı ne yapıyorsun?" dedim, "- Mark alıyorum" diyerek cevapladı. Güldüm "- Bugünlerde mark iyi gitmiyor... Mark alanların durumu pek iyi değil Semra" diyecek oldum. "- O halde ben de altın alırım, dolar alırım" dedi.
Kurtalan'da kaymakamların kendi çabalarıyla buldukları binada, kendi çabalarıyla toparlayabildikleri para ile yaptırdıkları basit tezgahlarda, kaymakamların taaa Afyon'dan getirdikleri yirmi beş yaşındaki Saviye Savaş öğretmenin yetiştirdiği elli genç kız birer, ikişer tezgahlara dağılmış kilim ve ipek halı dokuyor.
Kaymakamlar bir de "kök boya atölyesi" kurmuşlar. Yün ve ipek, yörenin otlarıyla boyanıyor. Genç kızlar bu ipliklerle kilim, halı dokuyor. Genç kızlara ipek halıda metrekare başı 35 milyon lira, yün kilimde metrekare başı 15 milyon lira "el emeği parası" ödeniyor.
Bana anlatıldığına göre kızlara para ödenen günler yöredeki kuyumcular bayram ediyor.
Kurtalan'da, Eruh'ta, Tillo'da kaymakamların toparlayabildikleri para ile yaptırabildikleri tezgah sayısı sınırlı. Kaymakamlar sanat okullarının imkanını kullanarak bir tezgahı 200 milyon liraya çıkartabiliyorlar. Bir tezgah iki genç kızı kurtarıyor. Bir aileye hayat veriyor. Eruh'ta üç genç kıza rastladım. Eruh Lisesi birinci sınıf öğrencileri imişler. "Siz de kilim dokumayı öğrenecek misiniz?" diyecek oldum. "- Hayır biz üniversiteye gideceğiz" dediler. Mesude Elçi "- Ben öğretmen olacağım", Filiz Budak ile Esra Kayra "- Biz Boğaziçi Üniversitesi'ne gideceğiz" dedi.
Eruh'ta bir lise ve lise öğrencileri için yüzer kişilik kız ve erkek öğrenci yurtları, 300 öğrencilik yatılı bölge okulu, 3 ilköğretim okulu var.
Okul sorunu çözülmüş. Öğretmen sorunu devam ediyor. Bilgisayar çağı öğrencilerin iddialarını artırmış. Eruh'taki genç kızlar Boğaziçi Üniversitesi'ni düşlüyor. Kaymakam ve eşi onları destekliyor. Öğrenciler için üniversiteye hazırlık kursu açılmış. Seviye tespit imtihanı yaptırıyorlar. Başarılı 6 öğrenciyi seçip özel hazırlık için Siirt'e yollamışlar.
Kaymakamlık ayrıca kadınlara okuma yazma kursu açmış. Eruh'un zengin bir kütüphanesi var. Kütüphanede de okul öğrencilerine destek eğitimi sürdürülüyor.
"Ne iyi... Bu çocuklar Boğaziçi Üniversitesi'ne gidecek" diyerek sevinecek oldum... "- İmkansız" dediler. Üniversite seçme sınavlarındaki çarpıklık ve gerice yörelerin liselerinin başarı puanlarının düşüklüğü bu bölgede gelecek en parlak öğrencinin bile üniversiteye girmesini engelliyormuş.
Tillo'da şehre 4 kilometre uzaklıktaki "Kal'at'ül Ustat"a çıktık. Burası 1780 yılında Tillo'da ölen "Marifetname" yazarı gök ve yer bilgini İbrahim Hakkı Hazretleri'nin yıldızları izlediğin tepe. İbrahim Hakkı İlköğretim Okulu Müdürü Yılmaz Erkan da öğrencilerini almış. Tepeye geziye çıkarmış. "- Bu yıl altmış öğrencimiz mezun olacak. Tillo'da lise yok. Siirt 6 kilometre uzaklıkta ama bu çocukların aileleri her gün onları Siirt'e gönderip getirtemez. Veya getirtmez. Devletin de öğrencileri her gün taşıma imkanı yok. Tillo'da lise açılmaz ise bu kızlar okuyamayacak" diye dertleniyor.
Müdürün "bu kızlar" dediği cıvıl cıvıl 8 kız. Meryem Şen, Meryem Alanç, Semra Ot, Zeynep Türkan, Özlem Turan, Fatma Kılıçaslan, Zeliha Şen, Düriye Bakık... Hepsi o kadar tatlı ki... Anlatılamaz. Her şeye rağmen onlar için hayat devam ediyor. Yürekten söyledikleri şarkının nağmesi de sözleri de beni ağlattı: "Baş koymuşum Türkiyemin yoluna / Düzlüğüne, yokuşuna ölürem / Irmağının akışına ölürem, Türkiyem / Düğünüm, derneğim, halayım, ağrım / Toprağım, ekmeğim, namusum, arım / Kilimlerde çizgi çizgi efkarım / Heybelerin nakışına ölürem Türkiyem."
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr