Siirt Valisi Erol Arıkan diyor ki, "- Devlet yöreden 5 alıyor, yöreye 100 harcıyor".
Siirt'in 38 yıllık mahalli gazetesini yayınlayan Cumhur Kılıçoğlu "basının korkusuz kalemleri"nin Siirtlilerin ortak isteğine tercüman olmalarını istiyor: "Bölgenin ekonomik, sosyal, kültürel yönden arzu edilen çizgiye gelebilmesi için tek çıkış noktası üniversite şehri olmasıdır. İlk adım olarak 'fen ve edebiyat fakültesi' kurulmalı, bu fakülte kısa sürede üniversiteye dönüşmelidir" diyor.
Eskiden Doğu Anadolu'da "halk", yol, elektrik, su, telefon isterdi. Okul, yatılı okul, lise isterdi. Kazalarının "vilayet" olmasını, vilayetlerine "askeri bir birlik gelip garnizon kurmasını" isterdi... Siirt'te şimdilerde bunların hepsi var... Üniversite istiyorlar.
Sadece Siirt'te değil, çevredeki her yerleşim bölgesinde "halk" devletten bir şey istiyor. Bir şey bekliyor... Bu istek ve bekleyişin ucu ve sonu yok.
Devlet, "Harun'un hazinelerine sahip bir devlet" değil ki... Devlet, kişi başı milli geliri ortalama 3 bin dolar olan halkın bir kısmından para alabilir ise, öbür kısmının bekleyişlerini cevaplayacak... Ortalama gelir düşük olduğundan bundan fazla alamıyor. Bundan fazlasını veremiyor.
Kaymakamlar "yokluk içinde harikalar yaratıyor"... Her şeyin paraya bağlı olmadığını göstermeye, çalışılırsa bir şeyler yapılabileceğini ispat etmeye çabalıyor. Yöre halkı kaymakamların yaptıklarını "Dur bakalım daha ne yapacak? Bu kadarcık mı yapacak?" diyerek film seyreder gibi seyrediyor. Bölge dışındakilerin ise kaymakamların yaptığından haberi yok.
Sadece kaymakamlar mı? Kaymakamların eşleri de kocalarıyla birlikte... Misyoner gibi çalışıyor. İşte size iki örnek: Eruh 15 Ağustos 1984 tarihinde PKK'nın bastığı ve terör hareketini başlattığı 7 bin nüfuslu bir ilçe. Dördü göçer 63 köyüyle birlikte toplam nüfusu 16 bin kişi. Kaymakam Cemil Özgür Öneği, ziraat mühendisi eşi Özlem Öneği ile birlikte Eruh'a hayat getirme savaşını başlatmış. Eruh'un yol sorunu, elektrik, telefon, su sorunu yok. Yüz kişilik erkek, yüz kişilik kız yurdu, bölge ilköğretim okulu ve lise ile eğitim sorunu çözülmüş. Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın desteği ile öğrenciler için bilgisayar laboratuvarı kurulmuş. Bilgisayar laboratuvarında bilgisayar öğrenen öğrencilerin talebi ile internet kahve açılmış. Kaymakam, internet bağlantısının aksamaması için telefon hatlarının digitale dönüştürülmesini sağlamış.
Alayda görevli Piyade Yüzbaşı İrfan Gedik, arazi dönüşü evine gitmemiş üniforması ile, küçük çocuklara bilgisayar dersi veriyor. Kaymakamın eşi ziraat mühendisi Özlem Öneği, köylülere sebze yetiştirmeyi öğretme çabasında. Kaymakam, 90 genç kızın yararlandığı halı, örgü ve konfeksiyon atölyelerini kurmuş. Bütün bunlar kaymakamın "Acil Yardım Destek Fonu"ndan sağladığı imkanlarla oluyor.
Tillo, 3 bin nüfuslu bir ilçe. Kaymakamı, Mülkiyeli Ahmet Sucu, eşi ile birlikte bölge için çalışıyor. Eşi Gizem Sucu öğretmen. Kocasının yanında Tillo ve Kurtalan arasında mekik dokuyor. Çünkü Ahmet Sucu, Kurtalan Kaymakamlığı'na da vekalet ediyor. Karı koca, hem Tillo'da hem Kurtalan'da genç kızların halı, örgü ve konfeksiyon atölyelerine büyük önem veriyor. Bu işyerleri çevreye örnek olacak üretim merkezleri. Genç kızlara sanat öğretiliyor. Genç kızlar üretimlerinin satışından ayda 50 ile 100 milyon gelir sağlıyor.
Geliniz görünüz kaymakamlar bu işleri ne kadar zor şartlar altında yapıyor? Bir tezgah (halısı da, örgüsü de dikiş makinesi de olsa) 200 milyon lira dolayında. Hiçbir Allah'ın kulu (büyük şehirlere göçen Siirtliler dahil) bir tezgah, bir makine, almak için pamuk ellerini ceplerine atmıyor. Devletin kaymakamı başka amaçlarla kullanılabilecek ödeneklerden para ayırmasa, kendine dert edinip, hayatında görmediği, bilmediği, bilmek zorunda da olmadığı bu tezgahları satın almasa, bu tezgahları kullanmayı öğretecek öğretmenleri memleketin başka köşelerinden bulup getirtmese, öğretmenlere dolaylı yollardan maaş ödemese, genç kızları atölyelere çekip onlara meslek öğretmese, çıkan ürünleri satamasa, bu çark dönmeyecek, dönemeyecek!..
Safiye Savaş, Afyon'un Bayat'ından gelmiş, genç bir halı ustası. Kaymakamlık, ücretini Halk Eğitim Merkezi'nden ödüyor. "- Daha fazla tezgah olsa, daha çok genç kızı yetiştiririm" diyor. Semra Ateş yörenin kızı. Makinede yün örgü dersi veriyor. "- Bunlar 200 milyon liralık ev tipi tezgah. Çarşı tipi tezgah olsa genç kızlar daha çok üretecek" diyor. Konfeksiyon atölyesinde genç kızları yetiştiren Fatma Kılıç, "- Kaymakam beyden Allah razı olsun... Konfeksiyon atölyesi iş olmadan nasıl çalışır? Kaymakam bize iş buluyor. Asker elbisesi, korucu elbisesi dikiyoruz. Kaymakamın fakirlere dağıttığı elbiseleri, okul önlüklerini dikiyoruz. Bu genç kızlar da gelir sahibi oluyor" diyor.
Ben sadece iki kaymakamın yaptıklarını gördüm... Kim bilir daha böyle kaç kaymakam var? Halk için çalışan bütün kaymakamlara selam... Yöreden göçen halka, Doğu'da iyilik bekleyen halka da mesajım var... Bu dava kaymakamların davası değil... Hepimizin davası... Siz de kaymakamlara yardımcı olunuz. Birer halı tezgahı, konfeksiyon, örgü makinesi alınız. Veya parasını kaymakamlara yollayınız... İşte sevap denen şey budur.
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr