Bizim kamuoyumuz için önemli olan, doların kaç YTL’den alınıp satıldığı. Birikimini dolara bağlayan var, dolar borcu olan var, ekonomiyi dolar fiyatına bakarak değerlendiren var. Her şeyin ötesinde, doların YTL fiyatının inip çıkmaması bizde “istikrar” olarak kabul ediliyor.
Halkımız euro’ya alışamadı. Euro’yu sevemedi ama, euro öncelikle ihracatçılarımız için önem taşıyor. Çünkü bizim ihracatımızın büyük bölümü euro kullanan ülkelere yapılıyor.
Halkımız genelde dolarda ise dolarda kalıyor. Euro’da ise euro’da kalıyor. Fakat euro ile dolararasındaki eşitliğin değişimi, bu iki para biriminden birinde olanların kaybetmesine, öbürünün kazanmasına yol açıyor.
Bir süre önce 1.25 dolar ile 1 euro satın alınabilirken son günlerde 1.44 dolar ile 1 euro satın alınabilir hale geldi. Dolar dünya piyasalarında inişe geçti.
Bundan önce 1 doları olanın gene 1 doları var ama, o 1 dolar euro’ya göre inişe geçmiş durumda. Doları olanlar “Ah, doları satarak euro alsaydık” diyerek dövünecekler. Haklılar ama, dünya piyasalarında dolar-euro ilişkisinin ne olacağını tahmin edecek kimse hemen hemen yok gibi. O nedenle dertlenmeye değmez.
Bankacılar ‘sürünmek’ten korkuyor
Batan bankalar tasfiye edilirken, kötü niyetli yöneticileri cezalandırmak için kanunlar değiştirildi. Kredilerin batması halinde, bankaların yönetim kurulu başkanları, üyeleri, genel müdürleri, müdürleri “zimmet suçu işlemişcesine” kanuni takibata uğruyor. Verdikleri krediden kişisel menfaat sağlamamış olsalar da, kendilerinin eşlerinin, çocuklarının, analarının, babalarının nesi var nesi yoksa satılıyor. Mahkemelerde sürünüyor, hapislere giriyorlar.
Bu yüzden bankacılar çok dikkatli olmaya başladı. (1) Herkes bankalarda tepe yönetimde görev almak istemiyor. Bankalar yönetim kurulu üyesi bulamıyor. (2) Banka yöneticileri kredi verirken risk almamaya çalışıyor.
Kriz rüzgârı esmeye başladığından bu yana bankalar daha önce verdikleri kredilerin batmasından korkarak (1) Teminat artışı istiyor, (2) Vadeleri kısaltıyor, (3) Krediyi yenilemiyor, (4) Erken ödeme çağrısı yapıyor.
Kriz rüzgârının atlatılması, reel sektörün ayakta kalması için bu geçici dönemde ek finansman desteği gerekiyor. İyi de... Bu desteği kim verecek? Türkiye Bankalar Birliği Başkanı, geçen gün ASO’da yaptığı konuşmada, “Banka yöneticileri kanunda yer alan ağır sorumluk baskısından kurtulamadıkça, bu kriz döneminde riski omuzlayarak kredi dağıtamaz” dedi.
GM ve Chrysler kurtarılamaz
Bu krizden Amerika şöyle veya böyle çıkacak ama, 3 otomotiv kuruluşundan en az 2’sini “şehit vererek” çıkacak. Dün Chrysler dükkânı kapattı. Bir ay için kapattı ama açması çok zor. Yakında GM de (General Motors) kapatır.
Çok büyük olasılıkla Ford büyük yaralar alarak ayakta kalabilir. (Bizim için de Ford’un ayakta kalması çok önemli. Ford’un Gölcük tesisi sadece Ford için değil, Türk ekonomisi için de çok önemli.)
Bu 3 dev kuruluş krizden önce de batmıştı. İç pazarı bile yabancı firmalarına kaptırmışlardı. Hazine ne kadar yardım yaparsa yapsın GM ve Chrysler’ın ayağa kalkması imkânsız. Ancak 3 büyük otomotiv firmasının durumuna bakarak Amerikan sanayii battı demek yanlış olur.
İleri teknolojiye dayalı Amerikan sanayii bu krizden büyük ölçüde etkilenmedi. Yoluna devam ediyor. Bundan sonra Amerikan otomobilleri tarihe karışacak. O kadar.