Türkiye’de geçen pazartesi günü çok önemli bir şey oldu. Kamuoyunun gözünden kaçtı.
Olay şu: Hazine sabah sabah, "Ey bankalar... Ben bugün dolar ve euro üzerinden 1 yıl vadeli, üç ayda bir yüzde 2.7 faiz kuponu ödemeli tahvil çıkarıyorum" dedi. "Öğle saati satış başladı." Bankalar koşa koşa Hazine’nin önünde sıraya girdi. Bankalar 2 milyar dolara yakın dövizi (1 milyar 276 milyon dolar ile 672.6 milyon euroyu) trink ödemek şartı ile tahvilleri kapıştı.
Bankalardan 2 milyar dolara yakın döviz çıktı. Hazine’nin kasasına girdi. Bu işlem sonucu Hazine’nin Türk lirası olan iç borcunun 2 milyar doları daha dövize dönmüş oldu. Hazine Türk lirası açığını kapatmak için gene dövizle borçlandı. Türk lirasına güven hikayeleri anlatan Hazineciler, dolarizasyon ateşine biraz daha benzin döktü.
Bu ne ilginç ülkedir ki, IMF kapısında 600 milyon dolar, 1 milyar dolar için takla atıyor, ama Hazinesi döviz tahvili satmaya kalkınca bankalar kasalarından 2 milyar doları yarım günde çıkarıp, Hazine’den kağıt satın almaya koşuyor.
Şimdi gelelim neyin ne olduğuna.
(1) Banka sisteminde büyük miktarda likit fonlar oluştu. Ekonomik kriz nedeniyle paniğe kapılan bankalar ellerine geçen dövizi kasaya tıktı. Kasalar döviz dolu. (2) Kriz nedeniyle bankaların sendikasyon kredileri (yurtdışından temin ettikleri döviz kredileri) vadesi geldiğinde yenilenemeyecek (vadeleri uzatılamayacak) sanılıyordu. Ama sendikasyon kredileri yenileniyor. Bankaların elinde döviz birikiyor. (3) Türk halkı elindeki Türk liraları ile döviz alıp, bankalarda döviz hesabı açtırıyor.
Bankaların kasasına devamlı döviz giriyor. Bankalar bu dövizleri ne yapabilir? (1) Müteşebbise döviz kredisi verebilir. Ama döviz kredisine talep yok. (2) Yurtdışına bavul bavul taşıyarak, yurtdışında bir bankaya yatırabilir. Ama yurtdışında bu dövizler ancak yüzde 2, yüzde 3 getiri sağlar... İşte bunun için bankalar Hazine’nin yaklaşık yüzde 11 net faiz ile sattığı döviz cinsi Hazine tahvillerini kapıştı. Kapışmak zorunda...
Şimdi de gelelim dolarların ön kapıdan girip, arka kapıdan çıkmasına...
Zavallı Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Hükümeti perişan... Yurtdışından döviz bulmak için çırpınıyor. IMF kapısında bekleşiyor. Avrupa piyasalarında dolaşıyor. Bankalarla konuşuyor... Döviz ülkenin ön kapısından giriyor... Sonra yok oluyor...
Nereye gidiyor bu ön kapıdan giren döviz? Arka kapıdan çıkıyor... Nasıl çıkıyor?
Anlatayım... Efendim Türk halkı Türk lirasına güvenini yitirdi. Türk halkı Türk lirasını dolara, marka çeviriyor. Doların ve markın bir bölümü yastık altına giriyor. Bir bölümü ise, yerli ve yabancı bankaların "döviz mevduatı hesabı"na yatırılıyor.
Döviz mevduatı hesabına yatırılan paraların bir bölümü, yurtdışındaki banka hesaplarına "kişisel servet transferi" olarak sahiplerince postalanıyor. Sahiplerince postalanmayan dövizleri ise bankalar Türkiye’de kullanamadıklarından yurtdışındaki bankalarda değerlendirmek için dışarıya sevk ediyor. Açık anlatımıyla ön kapıdan giren döviz, arka kapıdan ülkeyi terk ediyor.
Şimdi de gelelim bankalardan çıkan yaklaşık 2 milyar dolarlık dövizin bundan sonra izleyeceği trafiğe... Hazine bu dövizin yaklaşık 600 milyon dolarlık bölümü ile vadesi gelmiş eski borcunu ödeyecek. Kalacak yaklaşık 1.4 milyar dolar. Bu döviz aç piyasayı doyurmak için ihale ile satışa çıkarılacak. Bankalar Türk lirası ödeyerek dövizi satın alacak. Türk halkı bu dövizi Türk lirası ödeyerek bankalardan toplayacak. Sonra bir bölümünü yastık altına koyduktan sonra, bir bölümünü servet transferi olarak yurtdışına postalayacak. Kalanını bankalardaki döviz mevduatı hesabına yatıracak.
Bir süre sonra Hazine gene döviz ile tahvil satacak. Bankalar döviz mevduatında biriken paralarla tahvil satın alacak. Böylece çark devamlı işleyecek. Ön kapıdan IMF kredisi, devlet borcu olarak giren dövizler, arka kapıdan Türk halkının şahsi döviz transferi ve bankaların döviz hesabı olarak yurtdışındaki bankaların kasasına postalanacak.