Dün Tahtakale piyasasında dolar 950 bin liraya, bankalarda 1 milyon 100 bin liraya satılıyordu. Doların on gün önceki 690 bin liralık fiyatına göre bu fiyatlar yüzde 50 dolayında artışı ifade etmektedir. Eğer döviz fiyatları doların bu fiyatına göre belirlenir ise, Türkiye’de geleceğimiz büyük ölçüde kararır.
Her türlü mal ve hizmetin fiyatı hemen, (bir yıl içinde değil hemen) yüzde 50 dolayında artar. Fırsatçılıktan değil zorunluluktan artar. Tüpgaz, petrol, dolmuş, elektrik, doğalgaz fiyatlarından başlayarak her şeyin ama her şeyin fiyatı bu ölçüde artar. Bu artış halkı ve özellikle dar ve sabit gelir grubundaki insanları perişan eder.
Halk zarar görür de devlet rahat mı eder? Hayır. En büyük zararı devlet görür. (Devlet dediğiniz nedir ki? Sonunda devletin zararını da halk öder).
En büyük döviz borçlusu devlet. Yaklaşık 110 milyar dolar dış borcu var. Doların fiyatı artınca bu borcun Türk lirası karşılığı da artıyor. Yıllık taksit ödemelerinin ve faiz ödemelerinin de Türk lirası karşılığı artıyor. Devlet taksit ve faiz ödemek için döviz satın alırken en az yüzde 50 oranında daha fazla Türk lirası ödeyecek.
Bankaların yurtdışına net 20 milyar dolar dolayında borçları var. Bu borçlar kısa vadeli. Hemen her yıl ödeniyor, tekrar yenileniyor. Doların değerindeki yüzde oranındaki artış, bankaların borcunu durup dururken 10 milyar dolar artırır. Bankalar bu yükü kaldıramaz. Kaldırabilirse de taşıyamaz. Sonunda bu yükü de halk öder.
Türk üreticisi, yatırım yapmak için, üretim yapmak için dışarıdan makine, yedek parça, hammadde, ara malı satın alıyor. Bunlar için yaklaşık 25 - 30 milyar dolar dışarıya borcu var. Kredili mal almış. Veya kredi kullanmış. Dolar bu fiyatlarda oturup kalır ise, Türk üreticisinin sırtına 10 - 15 milyar dolarlık devalüasyon yükü biner. Türk üreticisi bunu kaldıramaz. Kaldıran da, kaldıramayan da bu yükü sonunda halka aktarır. Bu yükü de zaman içinde fiyatlara yapılan zam ile halk öder.
Türk parası ile borçlanan Hazine’nin toplam borç yükü şimdilerde 50 milyar dolar karşılığı Türk lirasına ulaştı. Hazine geçen yıl ortalama yüzde 38.1 faiz ile borçlanmıştı. Bu yıl ortalama yüzde 138 faiz ile para bulabilse ne iyi! Ama aradaki faizi kim ödeyecek? Halk.
Durumları perişan olan, Türk lirası ve döviz kaynak maliyetleri tavana vuran bankalar üreticiye verdikleri kredinin faizini artırmaya mecbur. Yüksek faiz mal ve hizmet maliyetlerini artıracağından üretici mecburen fiyatlara zam yapacak. Faizi fiyata aktaracak. Faizi sonunda halk ödeyecek.
Tüketici kredisi diye bir şey icat olundu... Halk cazibesine kapılarak borçlandı. Kredi kartı uygulaması yaygınlaştı. Döviz fiyatındaki artış, Türk lirası ile kullanılmış olsun veya döviz ile kullanılmış olsun tüketici kredisi faizini artıracak. Kredi kartı faizini artıracak. Bu yüksek faizi halk ödeyecek...
Sayın okuyucularım işte bunun içindir ki, bu işin "gecikmeye tahammülü" yok. Döviz fiyatındaki artış yüzde 50 çizgisinde donup kalmadan Ankara’nın "acil tedbirler alması" zorunluğu var.
İnsanların kafasında 1 dolar eşittir 1 milyon lira ölçüsü yer alır ise, kimse doların fiyatını 800 bin liraya çekmede başarılı olamaz. İş işten geçer.