Şimdilerde Büyük Türk Büyükleri farklı rolleri üstlenmiş ve farklı oyunlara soyunmuş durumda.
- Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay "biz kitaba bakarız", kitaba göre "amel eyleriz", eylemimizin zamanlaması ve şekli sosyal, ekonomik, politik sarsıntı yaratacakmış, buna bakmayız diyor.
- Ecevit’in koalisyon ortakları ile muhalif partiler, gelecek seçimden başka şeyi düşünmüyor.
- Kurtarıcı olarak gelen Kemal Derviş, her istediği yapılmaz, her gün göklere çıkarılmaz ise küsüyor. Ben olmazsam Türkiye batar diyor.
- Medya bütünü ile (ben de bir medya mensubuyum) felaketten heyecan duyar hale geldi. İşler biraz daha karışsa, çıngar çıksa da haber olsa diyerek, felaket rüzgarları estiriliyor.
- Türkiye’den üfürülen rüzgarlar, yurtdışından fırtına olarak geri dönüyor. Türkiye kaynaklı haberler "Türkiye’ye güvenlerini yitirmiş yabancıların ekmeğine yağ sürüyor..." Türkiye battı batıyor diyerek göbek attırıyor.
Böyle bir tabloda, Türk halkı iyilik değil kötülük bekleyişine itilmiş durumda:
- Ecevit’in sağlığı bozuk. Bu işi götüremez. Zaten götürmek istese bile koalisyondaki üç ortak arasında çıngar çıkar. Bu hükümet devam edemez. Üç güne kadar seçim kararı alınır. IMF ile ilişkiler kopar. Üçüncü kriz çıkar.
- Kemal Derviş’in pili bitti. Ya istifa eder. Ya hükümetten atılır. O zaman her şey biter.
- IMF, o kadar çok şey isteyecek ki, hatta ve hatta Kıbrıs’ı bile isteyecek. Bizimkiler IMF’yi kovacak. Kriz işte o zaman çıkacak.
- İç borç ödenemez. En iyisi borcu inkar etmek. O zaman da Türkiye’nin dünya ile ilişkileri kesilir.
Dikkat buyurunuz, her gün gazetelerde yer alan haberler bu doğrultuda, her gün TV ekranlarındaki söyleşiler bu doğrultuda. Yazılanlar ve söylenenler ile "siniri bozulan" piyasa "dalgalanıp duruyor."
Böyle bir tabloda Ecevit, ileri yaşına ve sağlık sorunlarına rağmen, beş topu birden düşürmeden havada tutmaya çabalayan "jonglör"e döndü. İmajını korumak zorunda. Koalisyon ortaklarını hoş etmek zorunda. Kemal Derviş’i gücendirmemek zorunda. IMF ile ilişkileri sürdürmek zorunda. Cumhurbaşkanı ile arayı düzeltmek zorunda. IMF’nin isteklerini yerine getirmek zorunda.
Bütün bunların yükü Ecevit’in sırtında... Sorumluluğu tek başına taşıyor. Yılmıyor.
Cuma ve cumartesi günü TV ekranlarında görünerek "Ey milletim ben ölmedim, Türk ekonomisi ölmedi. Hem ben yaşayacağım, hem bu ekonomi yaşayacak" diyerek halka moral vermeye, yanlış anlamaları düzeltmeye çabaladı. Her şeye rağmen Ecevit "gene de..." farklı bir siyaset adamı.