Tamer Alat, Edirne'deki Selimiye Camii'nin imamı. 1972 yılında doğmuş. İlahiyat Fakültesi'nin iki yıllık bölümünü tamamlamış. Neyzen Ali Ortapınar'dan makam dersi almış. Giyimi, kuşamı, konuşması ve din bilgisi ile modern bir din adamı. On iki makam bildiğini söylüyor. Sabah ezanını "saba", öğleyi "uşşak", ikindiyi "hicaz", akşamı "hüzzam", yatsıyı "rast" makamında okumayı biliyor. Selimiye'nin Hünkar Mahfeli'nin kafeslerinin arkasından Kuran okurken, sesi camiin dört bir yanında yankılandı. Sinan kubbeyi tutan sütunların çıkışına 16 adet içi boş küp yerleştirmiş. Bunlar tabii akustiği sağlıyor, ses camiin içinde dönüp her köşesine ulaşıyor.
Selimiye'nin Hünkar Mahfeli'nde Sinan ilk defa çiçek motifli, lale, nergis, sümbül motifli, üzerine çiçek demetleri ve kiraz ağacı işlenmiş çiniler kullanmış.
Sinan, ustalığının eseri Selimiye'nin yapımına 1574 yılında başlamış. Cami 7 yılda tamamlanmış. Kubbesi Ayasofya'nınkinden 6 arşın daha yüksek, 4 arşın daha geniş. II. Sultan Selim, camiin masrafını Kıbrıs'ın fethinden elde edilen 27.760 kese dünyalık ile karşılamış.
Geçen cumartesi günü başkanlığını Çiğdem Simavi Hanım'ın yaptığı Kültür ve Sanat Varlıklarını Koruma ve Tanıtma Vakfı (KÜSAV)'ın kültür gezilerinden birine katılarak Edirne'ye gittim. Otobüsümüzde yol boyu ve Edirne'de gün boyu sanat tarihçisi Dr. Deniz Esemenli bize Osmanlı tarihini ve Edirne'yi anlattı.
Osmanlılar Rumeli'ye 1354 yılında Çanakkale Boğazı'nı aşarak geçti. 1361 yılında Edirne'yi aldı. Edirne 1365 yılında başkent oldu. Osmanlı askeri örgütü ve Enderun Okulu, Edirne'de kuruldu. Osmanlılar 1382 Sofya fütuhatından sonra Edirne'den Avrupa'ya çok sayıda sefer düzenledi.
Osmanlılar 1362 yılından başlayarak Edirne'de yüzü aşkın vakıf statüsünde imaret ve yerleşim alanı kurdu.
Yeni yerleşim alanında önce bir cami, mescit, bekar evleri, han, hamam, tekke, fırın, aşevi, külliye yapılıyor, imaret bu çekirdek yapılaşmanın etrafında gelişiyordu. İmaret kurmaya vakfedilen paraların kaynağı fütuhat sonucu ele geçen ganimet idi.
Vakıf statüsünde kurulan imaretler, vakfiyelerin sağladığı kaynak ile yaşatılıyordu. Bugün imaretlerin tamamı dağılmış, yıkılmış, özel mülkiyete geçmiş durumda.
Dokuz imaretin camisi, hamamı ve medresesi günümüze kadar ayakta kalabilmiş. Bunlar Yıldırım Beyazid, Gazi Mihal, Muradiye, Mezit Bey, Balaban Paşa, İbrahim Paşa, Evliya Kasım Paşa, Fazlullah Paşa, Sultan II. Bayezid İmareti.
Geçen cumartesi öğle saatlerinde Edirne'de Cumhuriyet Bayramı kutlamaları başlıyordu. Şehir bayraklarla donatılmıştı. Bayraklarla donatılan Ali Paşa Çarşısı (kapalı çarşı) çok çok güzeldi.
Selimiye Camii önündeki "Sera" isimli kahvenin bahçesinde oturdum. Kahvenin biraz ötesinde Yediyolağzı'ndaki Osman Almadık'ın "Park Köftecisi"nden köfte aldım. Köfteci Osman'ın yeğeni "Celal Orça", dayısının on üç yıldır köfte yaptığı söyledi. Köfte tadı, pişimi ile, ekmeği, soğanı, domatesi ve biberi ile nefis mi, nefisti...
Gezinin sorumlusu Çiğdem Birol Hanım'ın hazırladığı program çerçevesinde Eski Cami, Çelebi Mehmed Bedesteni, Rüstem Paşa Kervansarayı, Üç Şerefeli Cami, Muradiye Camii, Yeni Saray ile Beyazid Külliyesi'ni de gezdik. Hava karardıktan sonra da İstanbul'a döndük. KÜSAV'ın bu tip tarih ve kültür gezileri devam ediyor. Edirne gezisine 40 milyon lira ödedim. Edirne'ye gittiğim için mutluyum. Edirne'ye doyamadım...
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr