Ferit Toprak, Vanlı. Bir serbest meslek erbabının özel otomobilinde şoförlük yapıyor. Sigortası, kaydı, kuydu yok. Ayda 200 milyon lira maaş alıyor. Menekşe’de iki yıl önce 2.5 milyar liraya, bitmemiş bir apartmanın 7’nci katında iki odalı bir daire satın almıştı. İnşaat hala bitmemiş durumda. Ama 9 nüfus orada yaşıyor. Annesi, babası, 4 çocuğu, karısı ve kendisi... 15 yaşındaki kızı konfeksiyonda çalışıyor. Eve ayda 100 milyon lira getiriyor. Karısı da konfeksiyonda çalışıyordu. 150 milyon lira alıyordu. İki aydır işsiz.
Van’a gidiş gelişlerinde imansız (yağsız peynir), bulgur, tarhana getiriyorlar.
Şimdilerde ayda bir çuval (50 kilo) un tüketiyorlar. Tarhana ve bulgur ana gıda maddeleri. Ama yanında düz hamuru veya imansız ile karıştırdıkları hamuru, az yağlı tavada çevirerek yaptıkları gözleme - bazlama tipi şeyler açlık bastırmada çok işe yarıyor. Anne işini kaybettiğinden bu yana eve et ve sebze girmiyor. (Vanlı Ferit Toprak’ı, gazeteci dostum Bülent Yardımcı vasıtasıyla tanıdım.)
Fırıncılar Odası Başkanı Fahri Özer, 50 kiloluk bir çuval unun geçen yıl 8 - 9 milyon liraya satıldığını, bu yıl fiyatın 16 milyon liraya ulaştığını söylüyor. Bir çuval undan 200 gramlık 300 ekmek çıkıyor. 200 gramlık ekmeğin fırıncıya çıplak maliyeti 100 - 110 bin lira. Bakkalda satış fiyatı 125 - 150 bin lira. 300 ekmek 150 bin liradan 45 milyon lira eder. Aileler şimdi fırın ekmeğine 45 milyon lira verecek yerde, 16 milyon liraya bir çuval un alarak yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.
İstanbul’da 4.500 fırında ekmek pişiriliyor. Her gün yaklaşık 10 milyon ekmek satılıyor. Satılan ekmeğin 2 milyonunu Belediye Halk Ekmek Fabrikaları çıkarıyor. Belediye ekmeğinin fiyatı 75 bin lira.
Türkiye’de her şeyin fiyatı hızla artarken, fiyatı artmayan tek şey ekmek oldu. Türkiye’de değirmen enflasyonu var. Yaklaşık 800 değirmen yıkıcı rekabet içinde çalışıyor. Un fiyatları artmıyor. Fırınlar arası yıkıcı rekabet var. Fırınlar aile işletmesi haline geldi. Fırıncılar yakıt zammını ve diğer zamları fiyata yansıtamıyor. Ekmek fiyatını artırdıklarında talep düşüyor.
Ama geliniz görünüz ki, fiyatı nispi olarak artmamasına rağmen halk artık daha az ekmek tüketiyor... Çünkü bazı insanlar ekmek parası bulamıyor.
Eskiden sorun ücret yetersizliği idi... Gelirin enflasyon oranında artmaması idi... Bugün sorun işsizlik... Yetersiz de olsa "ücret" yok. Enflasyon karşısında erise de "gelir" yok...
Herkesin "köyüne dönmesi" de mümkün değil... Geride dönülecek köy kalmadı... Kalan köylerin durumu ise şehirlerden kötü...
Bu sorun "ağlaşmak" ile çözülemez. Türkiye’nin "kaderi" fakirlik - açlık olamaz... Fakirlikten açlıktan kurtulmanın bir tek yolu var: Üreteceğiz. Üretim kapısı açılacak ki, insanlar iş sahibi olsun... İnsanlar iş sahibi olarak üretime katılacak ki, üretim ve ona bağlı olarak gelir artsın.
"Halk ekmek bile alamaz duruma düştü" diyerek dövünmekle fakirlikten kurtulmak mümkün değil.