Enflasyonun kaderini bundan sonra döviz fiyatı belirleyecek. Eylül ayı başında ABD doları 1 milyon 370 bin liradan işlem görüyordu. Eylül ayının son günü 1 milyon 533 bin liradan alındı, satıldı. Aradaki fark yüzde 12’ye yakındır (% 11.89).
Dolar fiyatının yüzde 12 arttığı bir ayda Türk lirası ile fiyatların toptan eşyada yüzde 5.4 oranında artması tüketici fiyatlarının yüzde 5.9 oranında artması normaldir.
Eskiden döviz fiyatı, üretim ve hizmet maliyetlerindeki ithal mallarının katkısı nedeniyle enflasyonu yukarıya iterdi. Örneğin döviz ile satın alınan akaryakıt, döviz ile ithal edilen ham ve yardımcı madde nedeniyle maliyetlerin çok az bir bölümü döviz fiyatındaki artıştan etkilenirdi.
Günümüzde "dolarizasyon" arttıkça maliyetler sadece ithal malı girdiler nedeniyle döviz fiyatından etkilenmekle kalmıyor, yerli girdiler de dövize bağlanmış durumda. Kira döviz, kredi faizi ve kur riski döviz. Birçok yerli girdi ve hizmet döviz karşılığı satın alınıyor. Çiftçi bile döviz fiyatındaki günlük değişimden etkilendiğinden maliyetleri döviz fiyatına göre tırmanıyor.
Sayın okuyucularım, sayın halkım... Bilelim ki, bundan sonra döviz fiyatı sadece Tahtakale’yi, sadece döviz alıp satanları ilgilendirmeyecek. Döviz fiyatı arttıkça, ekmek fiyatı da, soğan fiyatı da, yoğurt fiyatı da artacak.
Döviz fiyatından sadece halk etkilenmeyecek, devlet de etkilenecek. Çünkü Hazine Türk lirası borçlarını dövize çevirdi. Türk lirası ihtiyacı için döviz ile borçlandı. İç borçların yüzde 30’u döviz borcu haline geldi. Döviz fiyatı arttıkça Hazine’nin iç borcunun Türk lirası karşılığı yıl içinde olduğu yerde/durduğu yerde artacak. Hazine iç borcun artan Türk lirası karşılığı için KDV’ye, Akaryakıt Tüketim Vergisi’ne zam yaparak bu parayı bulmaya çalışacak. O zaman da dolaylı olarak enflasyonu körükleyecek...
Bu genel tabloyu bir yana not ediniz. Gelelim eylül enflasyonunun özel şartlarına.
Ekonomi küçülüyor. Küçülen ekonomide maliyetler artar. Firmalar zararlarını fiyata bindirir. Birçok firma döviz riski ile zarar etti. Birçok firma talep kısılması nedeniyle işi küçülttü. Veya kapandı. Birçok firma çıkan işçilere tazminat ödedi. Bunlar maliyetlere girmeye başladı. Bir firma 100 terlik üretiyor, her birini 1 milyon liradan satabiliyordu. O firma şimdi 20 terlik üretiyor. Sabit masraflarını bu 20 terliğe yüklediğinden her bir terliği 2 milyon liradan daha ucuza satma şansı ve imkanı yok.
Kriz tokadını yiyen çok sayıda firma, büyük stoka sahip idi. Kriz sonrası şartlarda bu stoku eriterek nakde çevirme telaşında, maliyetlere bakmadan satış yapıldı. Stoklar bitti veya bitmek üzere. Şimdi piyasaya çıkacak mallar yeni maliyetlerle piyasaya çıkıyor.
Kriz tokadını yiyen tüketici, bir süre en zorunlu mallarda bile harcamalarını erteledi. Ama küçük tüketicinin, alt gelir grubundaki halkın sorunlu harcamalarını ertelemelerinin bir sınırı vardır. Okullar açılınca, kış hazırlığı başlayınca zorunlu harcamalar da başladı. Bu tür talep yeni ve ek talep değil, ertelenmiş talebin piyasaya çıkması demektir. İşte bu nedenle eylül ayında tüketici fiyatları toptan eşya fiyatlarının üzerinde arttı.
Sayın okuyucularım, maalesef ekim ayı içinde bu tablo değişmeyecek. Maalesef "dolarizasyon" nedeniyle Türk lirası enflasyon tırmanışa geçecek. Bu bir talep enflasyonu değil maliyet enflasyonu, dolar enflasyonudur.