Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Birinci sınıf ülkeler kümesine giremiyoruz ama, ikinci küme ülkeler arasında enflasyonda, dövizde ve faizde en rezil durumda olan (maalesef) biziz.
Bu yeni bir durum da değil. Uzun süredir yukarıya değil, aşağıya gidip duruyoruz.
Durumumuzun ne kadar kötü olduğunu bilelim de sıkıntıya girmeden, çaba göstermeden, üretmeden bu çukurdan çıkamayacağımızı anlayalım.
İkinci kümedeki 25 ülkede enflasyonda, dövizde ve faizde ne kadar kötü durumda olduğumuzu "The Economist" dergisindeki rakamlardan oluşturduğum aşağıdaki tabloda göreceksiniz.
Bu tablodaki rakamlar tabloda yer alan her ülkede aynı dönemleri yansıttığı için Türkiye ile ilgili enflasyon, devalüasyon ve faiz rakamlarını düzeltmedim. Dergide kullanılan rakamları aldım.
Son bir yılda Türkiye'de para değerinin yüzde 117 eridiği, enflasyonun yüzde 67'yi aştığı, faizin yüzde 57'lerde dolandığı, sanayi üretiminin yüzde 13.5 gerilediği, ekonominin yüzde 7.1 küçüldüğü görülüyor.
Diğer 24 ülke arasında parası en fazla değer kaybeden ülkede değer kaybı yüzde 18.5'u aşmıyor. Enflasyonu en yüksek ülkede enflasyon yüzde 18.8 oranında. En yüksek faiz yüzde 25 oranında.
Biz Türkiye'de yüksek enflasyona, yüksek devalüasyona, yüksek faize o kadar alıştık ki, değer yargılarımız yok oldu.
Enflasyon yüzde 40'a iner ise başarılı olacağız diyoruz. Paranın değer kaybı yüzde 130'a tırmandıktan sonra yüzde 100 dolayına inince, "Paramızın değer kaybı durdu... Bu devalüasyon ile biz yaşayamayız" diyerek dövünüyoruz. Ziraat Bankası vergi ve komisyon hariç kredi faizini yüzde 86'dan yüzde 75'e indirince, "Kredi faizleri ucuzladı" diyerek bayram ediyoruz.
Faiz ile, döviz ile oynayarak ne enflasyonu düşürmeye, ne üretimi artırmaya ve ne de kalkınmayı hızlandırmaya imkan var.
Tabii ki, mali sistemi güçlendirmek, para - banka - kredi sistemine işlerlik kazandırmak, iç ve dış borcu çevirmek önemli. Ama ekonomi bunlardan ibaret değil. Ekonominin esası, üretim. Üretim olmadan enflasyondaki, dövizdeki, faizdeki rezaleti düzeltmenin, fakirlikten kurtulmanın imkanı yok. Fakirlik bizim kaderimiz olamaz. 25 ülkenin yer aldığı ikinci sınıf ülkeler tablosunda Türkiye'nin en kötü durumda olduğunu görelim. Bunun utancını duyalım. Ama yetmez. Bu utanç ile yaşamak istemiyor isek, üreteceğiz. Üretimin önündeki engelleri kaldıracağız. Bu da kendiliğinden olmaz. Bunu IMF, Dünya Bankası gelerek yapmaz. Yapamaz. Bunu biz yapacağız.



Kaynak: The Economist dergisi.