Eğer Türkiye ve Türkler önemsiz ve değersiz olsaydı, Avrupa ülkeleri aylardır Türkiyeyle yatıp, Türklerle kalkarlar mıydı?.. Dikkat buyurunuz, aylardır Avrupanın gündeminin başında Türkiye ve Türkler var... İstemeyenlerin derdi de Türkiye ve Türkler, isteyenlerin derdi de Türkiye ve Türkler...Önceki gün Avrupa Parlamentosunda Türkiyenin ABye üyelik müzakereleri konusunda oylama yapılırken Türkiye yanlısı parlamenterlerin açtıkları pankartlar başkalarının bizi nasıl değerlendirdiklerini sergiledi. Biz genelde olumsuz davranışları abartır ve dertleniriz. Parlamenterlerin havaya kaldırdıkları, üzerinde ay yıldızlı bayrağımız ve "Evet" yazılı pankartları gösteren fotoğrafları, "afiş haline getirerek" her köşeye asmalıyız. Bu fotoğraf kendi kendimizi küçük görmemizi önler. Başkalarının bizi nasıl değerlendirdiğini anlamamıza yardımcı olur.Gerçekçi olalım. Avrupa ülkeleri bize, "kerhen" (istemeye istemeye) "evet" diyecekler... Avrupa ülkelerinde Osmanlıya ve Türkiye Cumhuriyetine karşı hisler hala güçlü... Ama Türkiye ve Türkler öyle bir konuma geldi ki, Avrupa ülkeleri Türkiye ve Türkleri "dışlamanın" daha da riskli olduğunu görüyor.Bu noktada biz artık Avrupanın "hayır" deme şansının kalmadığını görmek durumundayız. Ama Avrupanın "kerhen" evet dediğini ve bunun için de müzakere sürecinde Türkiyeyi ve Türkleri hırpalayacağını da bilmek zorundayız.Sinirleri ve moralleri bozmadan karşı tarafın masaya koyacağı bitmez tükenmez şartlar ve istekleri tartışacağız. Ancak unutmayalım ki, şartlar çok hızlı değişiyor... Önemli olan "ince uzun yolda" yolculuğun başlayacak olması.Avrupa ülkeleri "evet" dedikten sonra, AB üyelik müzakerelerinin başlaması kısa sürede Türkiyede her şeyin iyileşeceği anlamına gelmez. Türkiyeyi kurtarmak onların görevi, sorumluluğu değil, bizim işimiz.Ne yapacaksak bundan sonra da biz yapacağız. Türkiyenin kurtuluşu daha fazla üretmeye bağlı. Dünyada talebi olan mal ve hizmetleri daha kaliteli ve daha ucuza üretmeye mecburuz. Üreteceğiz ki insanlarımıza daha çok iş, daha çok gelir sağlayalım.Başka da çıkış yolu yok...Tabii ki Avrupa ülkeleri "evet" derken, Türkiyeye ve Türklere evet diyor... Ama kırk yıllık hikayenin sonuna nokta koymayı başaran, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül ile onlara yardımcı olan bürokrat kadronun olağanüstü çabalarını da alkışlamak gerekir. Tekrarda yarar var... Hikaye noktalansa da defter kapanmıyor. Bir yanda AB ile müzakereler sürecek, sonu gelmez şartlar ve istekler tartışılacak... Bu müzakereler ve tartışmalar devlet adamlarımızı ve bürokrasiyi yoracak. Zamanlarını alacak... Önemli olan zamanı ve gündemi bundan sonra iyi ayarlayabilmekte... Devlet adamlarımızın ve bürokrasinin bütün zamanını AB müzakereleri alırsa, olağan sorunların çözümüne zaman kalmaz... Biz olağan sorunlarımızı çözmede ve ekonomiyi güçlendirmede ne kadar başarılı olursak, AB müzakerelerinde de o kadar güçlü oluruz. guras@milliyet.com.tr Biz, kendi önemimizi ve değerlerimizi (Türkiyenin ve Türklerin önemini ve değerlerini) genelde küçümsüyoruz.