Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Özer Oralı, otuz yıl önce Ankaradan İstanbula göç ettiğimde tanıdım. Yüzü daima gülen, insanlarla çok iyi ilişki kuran, gazeteciliği ciddiye alan, "çelebi" ve efendi bir insandı.O yıllar sol hareketin canlı olduğu, işçi sendikalarının güçlü olduğu yıllardı. Özer Abi sol çevrelerin ve işçi sendikalarının ileri gelenleriyle çok iyi diyalog kuran gazetecilerden biriydi.O yılları yaşayanlar inanamazlar ama, o yıllarda iş çevrelerinin "bürokrasi ve medya"yla ilişki kurmaları imkânsızdı. Aralarında yüksek bir duvar vardı. Büyük sermaye çevreleri İstanbulda TÜSİADı (Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği) işte bu yıllarda kurdu. Gazetelerde ekonomi sayfalarının önem kazanmaya başladığı ekonomi gazeteciliğinin meslek haline geldiği yıllardı. Ali Gevgililinin yönetimindeki Milliyet gazetesinin ekonomi bölümü bu konuda öncü durumdaydı. Milliyet gazetesi ortanın solundaki konumuyla işçi ve sendika hareketlerine geniş yer verirdi. İşte Özer Oral da bu haberlerden sorumluydu... Milliyetin eski çalışanlarından "Gazeteci Özer Abi" öldü. Hem de pat diye öldü. Halbuki, TÜSİADın ilk Başkanı Feyyaz Berker bizi köfte yemeye götürecekti. Feyyaz Berker "Haydi gidelim" diye telefon ettikçe, "bugün - yarın" diyerek erteledik, durduk... "Yarın ölecekmiş gibi düşün... Hiçbir işi erteleme... Hiç ölmeyecekmiş gibi düşün... Çalışmaya devam et..." derler ya... Demek ki, büyüklerimizin dediği doğruymuş. O yıllarda milli gelir, enflasyon, bütçe, dış ticaret, üretim, sanayileşme, serbest piyasa ekonomisi gibi konular yeni yeni gazete sayfalarında yer almaya başlamıştı. TÜSİADın ekonomik araştırmalar bölümü, Ankaradan ve dünyadan bilgi derleyerek ekonomi basınına aktarmaya başlayınca, TÜSİAD genç gazetecilerin sık sık uğradığı bir "enformasyon merkezi" haline geldi. İşçi ve sendika hareketlerini izleyen Özer Oral da işte o dönemlerde TÜSİADa gelir giderken Başkan Feyyaz Berkerle dost oldu... Bir gün Feyyaz Berkere, "Dün akşam sendika başkanlarıyla yemekteydik..." diyerek sendikaların bekleyişinden söz ederken, Feyyaz Berker atıldı. "Gazeteci olarak sendika başkanlarıyla yemek yiyorsunuz da... Bir işadamıyla yemek yemekten neden çekiniyorsunuz?" dedi. (Bugün bu anlatım okuyana çok acayip gelebilir. O dönemi yaşayanlar çok iyi bilir. O dönemde gerçekten bir gazetecinin bir işadamının sofrasında görünmesi saygınlığının yok olmasına yol açardı.) Feyyaz Berker bunları söyleyince, Özer Oral, "Güngör de gelirse, sizle yemeğe giderim... Ama parasını ben öderim... Lokantaya da götüremem... Köfte yeriz" dedi. Feyyaz Berker çok memnun oldu. Özer Abi bizi, Dikilitaşın hemen arkasında (bugün de faaliyetini sürdüren) küçük dükkanın üst katına çıkardı. Feyyaz Berker hayatında ilk defa böyle bir köfteci dükkânına geliyordu. Hayatında ilk defa Erol ve Haldun Simavi, Ercüment Karacan gibi gazete patronları ve de Abdi İpekçi gibi gazete genel yayın müdürü dışında bir gazeteciyle yemeğe gidiyordu. Köfteleri yedik. Özer Abi hesabı ödedi... Zaman geçti... Zamanla çok şey değişti... Ama Özer Abiye tanıdıklarının sevgisi ve sempatisi azalmadı... Hep sevilen kişi oldu Osman Arolatın Dünya gazetesinde yayımlanan yazısını okuyan Feyyaz Berker bana telefon etti. "Özer Abiyi de çağıralım... Bir araya gelelim... gene köfte yiyelim. Ama bu defa hesabı ben öderim..." dedi. Özer Abiye telefon ettim. Memnun oldu... Ama birlikte köfteciye gidemeden, o bizi bırakıp gitti. Allah rahmet eylesin... Çok iyi bir insandı...(Bu yazıya bir ekleme yapmak istiyorum... Özer Abinin oğlu Emre Oral şimdi babasının eski gazetesi Milliyette çalışıyor. Yayın Koordinatörü olarak elinize aldığınız bu gazeteyi hazırlıyor.) guras@milliyet.com.tr Bir araya gelecektik...