Bu kadar tahrike, medyada yer alan bu kadar olumsuz habere rağmen halkımız "sakin"... Sağduyulu Türk halkının bu davranışı için söylenebilecek tek bir şey var: Bravvooo!.. Kime mektup gönderdiği belli olmayanlar "konsolidasyon" türküsü çağırmaya başladı. TÜSİAD Başkanı "battık - batıyoruz" nutku attı... İş sorununa, aş sorununa rağmen halkımız, işinde, gücünde... Moralini bozmuyor, güvenini yitirmiyor... Halkın morali bozulur, güveni yok olur ise, esas siz o zaman seyredersiniz gümbürtüyü... Halk parasını bankalardan çekmeye kalkar, Türk lirasından dövize geçmeye başlar ise siz o zaman ne yapacağınızı şaşırırsınız.
Halkımızın bu sağduyulu davranışının bozulmamasına hem dua ediniz, hem dikkat ediniz... Şu anda halkın "morali ve güveni" çok önemlidir...
Halkımız harp istemiyor. Yatıp kalkıp gene dua ediniz ki şöyle veya böyle Türkiye harbe daha fazla bulaşmadı. Yoksa Türkiye de ABD gibi, Irak çöllerinde batağa saplanacaktı. Irak’ta savaş da bitmedi, oyun da bitmedi. ABD savaşı kazanabilir ama barışı şimdiden kaybetti...
Halkımızın bu kadar sakin olmasına, durumu değerlendirmedeki sağduyusuna rağmen, halkın değil de TÜSİAD’ın gözünün içine bakarak yönünü belirleyen hükümetin morali giderek bozuluyor...
‘Serumcu’ Powell
TÜSİAD Başkanı’nın "ABD’nin istediklerini yapmadık. Aramız bozuldu. Köşeye sıkıştık. Mahvolduk..." konuşmasından bu yana hükümet ne yapacağını şaşırdı.
"Harp Tahvili"... Hayır, hayır... "Ulusal Dayanışma Tahvili" çıkararak para toplayalım... En iyisi "Hazret - i Ömer Fonu" oluşturalım. Her vatandaş çanağa 100 dolar attırsın... "Sertifika karşılığı halkımızın altın bileziklerini, beşibiryerdelerini toplayalım"... "Herkes maaşının yarısını devlete versin... Yok, yok... En iyisi "servet vergisi" halkın servetinin yüzde yirmisini isteyelim..." şeklinde inanılması güç konular hükümetin gündemine gelmeye başladı. Bir memurun maaşının yarısı olan 530 milyon lirayı iliştirerek Başbakan’a gönderdiği mektubun okunması tüm Bakanlar Kurulu üyelerinin hüngür hüngür ağlamasına neden oldu.
Ve bütün bu moral bozukluğu içinde Başbakanımız "şimdi oksijen çadırındayız... Seruma ihtiyacımız var ki... ilk müdahale yapılabilsin..." der demez, ABD Dışişleri Bakanı Powell "serumu takmak için" koşa koşa Ankara’ya geldi. Şimdi "serumcu" Powell soruyor: "Abi’cim ben bu serumu takarım ama... Sen buna karşı ne vereceksin?"
İşte dananın kuyruğu burada kopacak? Hükümet bu moral bozukluğu ile Powell’ın sorusunu cevaplarken halkın bekleyişlerini mi yoksa TÜSİAD Başkanı’nın şipariş listesini mi dikkate alacak?
Dün yapılan ilk açıklamalar "al - ver - al - ver" pazarlığının şimdilik "makul ölçülerde" kaldığı görüntüsünü veriyor. Ama şu da bir gerçek ki, karşı tarafın talebi bitmiyor. Karşı taraf her gün yeni bir talep ile geliyor. Gelecek!..
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025