Hazine, dün Türk bankalarından dolar ile borçlandı. 600 milyon dolarlık kağıt sattı. Kağıtların faizini altı ayda bir, anaparasını bir yıl sonra ödeyecek. Hazine iki hafta önce de 500 bin dolarlık iç borçlanmaya gitmişti. Ondan önce ise, bankaların elindeki Türk lirası borç kağıtlarını 6 milyar dolarlık, dövize endeksli kağıtlarla değiştirmişti.
Borç alınabilecek Türk lirasının miktarı az, faizi yüksek olduğu için Hazine mecburiyetten döviz ile borçlanıyor.
Hazine’nin döviz ile borçlanması yeni değil. Krizden önce de Hazine Türk lirası ihtiyacı için döviz ile borçlanıyordu ama, bu işi dolaylı yapıyordu. Önce bankalar dışarıdan borç para buluyor, bankalar dövizi Merkez Bankası’na satıyor, Merkez Bankası’ndan aldıkları Türk lirasını Hazine kağıdına yatırıyordu. Bu işlemlerde kur riski bankalar üzerinde kalıyordu.
Kriz sonrası bu tür borçlanmanın kapısı kapandı. Hazine doğrudan döviz ile borçlanma mecburiyetinde kaldı. Türk lirası ihtiyacı için dışarıdan döviz kredisi alma şansı olmayınca, iç piyasadan döviz ile borç aramaya başladı. Bu doğrudan borçlanmada döviz kuru riski Hazine’nin üzerinde. Mecburiyetten yapılan işlem, ciddi sorunları peşinden getiriyor:
(1) Türkiye’de Merkez Bankası ile Hazine’nin şu günlerdeki hedefi Türk lirasından dövize kaçışı önlemektir. Halkın Türk lirasına güvenini tazelemek, ekonomide Türk lirası kullanımını teşvik etmektir. Bunun için Türk lirası banka mevduatının vergileri düşürülüyor.
(2) Ama bu arada Hazine iç piyasaya döviz kağıdı satarak, TL borçları dövize endeksleyerek iç piyasada Türk lirasından dövize yönelmenin kapısını açıyor.
(3) Ne yapalım, madem ki mecbur durumda öyle ise, Hazine, döviz ile borçlanmayı, iç borç senetlerini dövize endekslemeyi sürdürsün diyemeyiz. İç piyasada döviz ile işlemlerin hacmi arttıkça, Türk lirası ağırlığını kaybediyor. Toplam parasal işlemlerde Türk lirasının payı azalıyor.
(4) Ülkede Merkez Bankası’nın para politikasını uygulamada tek aracı, "para basma" (piyasadaki Türk lirası miktarını artırıp, eksiltme) yetkisi ve gücüdür.
(5) Piyasadaki toplam parasal işlemlerin üçte biri, dörtte biri TL ile yapılır hale gelmiş ise, kalanı döviz ile yapılıyor ise, Merkez Bankası Türk lirasını artırıp eksilterek ne talebi ayarlayabilir, ne de faiz oranlarını belirlemede etkili olabilir.
(6) Sistem tıkanma tehlikesi ile karşılaşır ise, Türk lirası iç borç yükü ağırlaşır ise, Merkez Bankası TL banknot basar. Enflasyonu biraz yukarıya iter. İç borcu öder. Ama Merkez Bankası döviz borcu için bunu yapamaz. Dolar basamaz.
Bunları herhalde Merkez Bankası ve Hazine de biliyor. Görüyor. Ama mecburiyetten dolarizasyonu körüklüyor. Zekeriya Yıldırım, bu mecburiyeti şöyle izah ediyor: "Devlet en büyük borçlu. Amacı en düşük faiz ile borçlanmak. İç piyasadan borçlanacak. Borç alabileceği fonların büyük kısmı Türk lirasından dövize dönüşmüş. Borç alınabilecek Türk lirası miktarı azalmış. Bunun için Türk lirası borçlanıldığında yüksek faiz ödemek zorunluğu var. Ama dövize dönüşen fonların/kaynakların faizi makul rakamlarda. Bunlar Hazine tarafından kullanılmaz ise ucuz faiz ile bankaların yurtdışındaki muhabirlerine gidecek. Oradan tekrar pahalı dış kredi olarak Türkiye’ye dönecek. Veya ABD Hazine tahvillerine yatırılacak."
Zekeriya Yıldırım’ın anlattığı bu mecburiyet, Türk lirasının öneminin giderek azalmasına, Merkez Bankası’nın gücünün giderek yok olmasına, Hazine’nin büyük kur riski yükü altına girmesine yol açıyor... Ama ne yaparsınız ki ülke "dolarizasyon" yoluna girdi bir defa...