Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bir ekonominin uzun vadeli hedefi, sağlıklı bir yapıya kavuşmaktır. Sağlıklı ekonomik yapı demek, rekabete dayalı üretim yapısı demektir. Kısa vadeli mali krizden çıkmak kolay değildir. Kısa vadeli mali krizden çıkmak için ekonominin uzun vadeli yapısını bozmak üretim gücünü, rekabete dayanacak üretimi yok etmek düşünülemez.
IMF’nin mali krizi aşmak için kısa vadeli tedbirlere yönelmesi doğaldır. Fakat bu tedbirlerin ülkenin uzun vadeli hedeflerini zarara uğratmaması için gereken uyarıyı yapmak, gereken dengeyi sağlamak IMF’nin değil, ülkede yaşayanların sorumluluğudur.

Bunları 77 yaşındaki Nobel ödüllü iktisatçı Robert Solow söylüyor. ABD’nin MIT isimli ünlü üniversitesinde okuyan Türk öğrencilerin davetlisi olarak Robert Solow İstanbul’a geldi. Koç Bank’ın düzenlediği toplantıda "Ekonomik krizi büyümeye zarar vermeden aşmak için bir yolun olup olmadığı"nı tartıştı. Solow, ekonomik bir krizden çıkmak için öncelikle banka sisteminin neden yeniden yapılanmasına gidildiğini şöyle anlatıyor:
"Gelişmekte olan ülkelerde yatırımların ve üretimin oluşmasını sağlayan, yönünü belirleyen tek mali aracı kurum bankacılık sistemidir. Buralarda gelişmiş ülkelerdeki diğer mali aracı kurumlar ya yoktur, ya güçsüzdür. O zaman bankacılık sisteminin iyi çalışması gerekir. Bankacılık sisteminin iyi çalışması bankaların riski iyi ölçmeleri, kaynakları doğru ve verimli alanlara tahsis etmeleri demek.

Bankalar halkın tasarruflarını kullanmaktadır. Bunu riske atamaz. Bankalar ekonomiyi geliştirecek müteşebbislerin tek finansman kaynağıdır. Doğru yatırım ve üretim yapacak yerde holding ilişkisi ve politik ilişkilerle ülkenin kıt kaynaklarını verimsiz yatırımlarda batıramaz. Bankacılıktaki yapılanmadan sonra önem taşıyan ikinci konu üretimi tam rekabete açmaktır.
Üretimin her dalında dünya rekabetine dayanabilecek güçtekiler ayakta kalacak, diğerleri yok olacaktır. Zayıf oyuncuları korumaya kalkmak gerçek sorunları büyütür. Çözümü imkansız hale getirir.
Japonya dünyaya duman attırıyordu. Ama gıda sanayiinde, inşaat sanayiinde ve perakende ticarette sınırlarını uluslararası rekabete kapadı. Çok işçi çalıştıran büyük milli kuruluşlarının ayakta kalacağını sandı. Ama bu kuruluşların verimlilikte geri kalmaları koskoca Japon ekonomisini batırdı.
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde doğrudan yabancı sermaye yatırımları (portföy yatırımı ve dış kredi değil, sabit sermaye yatırımı) çok önemli. Bırakınız her sektörde yatırım yapılsın. Hatta perakende ticarette bile yabancı sermaye yatırım yapsın. Yabancı sermayenin getireceği para önemli değil. Verimlilik, teknoloji, pazarlama ve yönetim konularında yerli müteşebbisin onlardan öğrenecekleri ülkenin rekabet gücünü artırır.

Robert Solow diyor ki: "ABD’deki terörist saldırı bundan iki yıl önce olsa idi ABD ekonomisini ve dünya ekonomisini daha az etkilerdi. Fakat durgunluk döneminin başındaki bu olay en az altı aylık bir daralmanın kapısını açacak. Sadece ABD pazarı değil, başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinin pazarları da olumsuz gelişmeden nasibini alacak. Türkiye için bu pazarlar önemli pazarlar. Türkiye’nin bu değişen şartları masaya yatırarak, IMF ile daha önce belirlenmiş programda değişiklik isteme hakkı vardır. Buna ihtiyaç vardır.
Toplantıdan sonra Ege Cansen’in bir sorusunu cevaplarken Robert Solow dedi ki: "Kambiyo serbestisi başka şey, döviz giriş çıkışlarını kontrol etmek başka şey. Sabit sermaye yatırımı başka şey, portföy yatırımı veya kısa vadeli dış kredi başka şey... Bir ülkenin önemli büyüklükteki kısa vadeli döviz giriş çıkışlarını kontrol etmek hakkı vardır. Mecburiyeti vardır. Çünkü bu giriş çıkışlar kısa vadeli finansal krizlere yol açmaktadır."
Robert Solow daha başka şeyler de söyledi... Onları gazetenin diğer sayfalarında okuyabilirsiniz.