Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       AKBANK geçen hafta Londra piyasasından 100 milyon dolar kredi aldı. Osmanlı Bankası, bir süre önce Avrupa bankalarından 65 milyon dolar kredi aldı.
Avrupa piyasaları kötü. Türkiye kriz içinde. Birçok kişinin kafası karışmış durumda: "Türkiye 1999 yılında acaba nasıl kredi bulacak?.." Birçok kişi, endişe içinde: "- Ya bankalar vadesi gelen kısa vadeli dış kredilerini yenilemek için tekrar borçlanamaz ise?" "Ya Hazinemiz dış borç faizleri ve taksitleri ödemek için yeniden kredi bulamaz ise?"
Sayın okuyucularıma, Osmanlı Bankası ile Akbank'ın geçtiğimiz günlerdeki borçlanmalarını anlatayım da, "Türkiye dış borç bulamaz, döviz sorunu ortaya çıkar" endişesi ile yaşayanların içi ferahlasın...
Efendim, dünyada paradan bol bir şey yok. Eskiden para verecek adam yoktu. Günümüzde para verilecek adam bulunamıyor. Parayı ödeme gücü olanın peşinden koşuluyor.
Paranın borsası İngiltere'de Londra'da kuruluyor. Bu borsada paranın oluşmuş bir fiyatı var. Buna "LIBOR" deniliyor. LIBOR, Londra'da bankalar arasında oluşan faiz oranı şeklinde tercüme edilen İngilizce bir deyimin baş harflerinden oluşmuş bir kısaltma. İngilizcesi (London Inter - Bank Offered Rate). Bugünlerde LIBOR, başka anlatımıyla Londra'da dolar ile borçlanmanın ortalama fiyatı (faizi) yüzde 5 dolayında.
LIBOR, paranın "çıplak" fiyatı. Para "LIBOR +" bir fiyatla satılıyor. LIBOR'un yanındaki "artı" işaretinden sonra yazılan rakam, Türkçe "fark", İngilizce "spread" olarak adlandırılıyor. Bu fark rakamı, kredi kullanan firmanın, bankanın veya ülkenin taşıdığı risk (tehlike) nedeniyle faize yapılan eklemeyi (ilaveyi) gösteriyor.
Kredinin "nihai" maliyeti, LIBOR "artı", fark toplamından ibaret değil. Buna, (genelde açıklanmayan) bir ilave daha yapılıyor. Bu ilave borç işlemini yürüten bankanın komisyonu ile borçlanmaya katılan bankaların komisyonlarından oluşuyor.
Bu ön açıklamalardan sonra Osmanlı Bankası ile Akbank'ın dış piyasalardan nasıl borçlandıklarını hikaye edeyim.
Osmanlı Bankası ihracat finansmanında kullanmak üzere Avrupa piyasasından bir yıl vade ile 65 milyon dolar kredi aldı. "Club Loan" adı verilen bu borçlanma işlemini Bank of New York yürüttü. Kredi işlemine tanınmış 13 banka 5 milyon dolarlık eşit paylarla katıldı. Osmanlı Bankası LIBOR (ana faiz) olarak yüzde 5.0 ödeyecek. Bunun üzerine fark (spread) olarak 0.60 puan eklenecek. Borçlanmayı yürüten banka ile katılan bankalar da 0.70 puan komisyon alacak. Demek ki, faizin üzerine 1.30 puan eklenecek. Osmanlı Bankası 65 milyon doları yüzde (5.00 + 1.30 = 6.30) maliyeti ile kullanacak.
Gelelim Akbank'ın borçlanmasına. Akbank 1997 Kasım ayında LIBOR'un üzerine 0.77 puan fark ve komisyon ile toplam maliyet ile 250 milyon dolar kredi kullanmıştı.
Bu defa bir yıl vadeli 100 milyon dolar krediyi LIBOR artı 0.575 puan fark ile buldu. Buna kredi işlemini yürüten ve kredi çanağına katkıda bulunan bankaların komisyonları da eklendiğinde yüzde 6.25 dolayında bir maliyet çıkıyor.
Demek ki, her şeye rağmen Türk bankaları yurtdışı para ve sermaye piyasasında bu maliyetlerde para bulabiliyor.
Amma ve lakin... Hazine'nin durumuna ne demeli? Osmanlı Bankası ve Akbank'ın dış piyasalardaki bu ümit verici borçlanma işlemlerinin ardından Hazine'nin bir yıl vadeli ve de üç ayda bir yüzde 3, yılda yaklaşık (birikimli) yüzde 12.5 faiz ödemeli dolar cinsi tahvil çıkararak borçlanma programını açıklaması piyasaları karıştırdı. Yüzde 12.5 faizle borçlanmak demek, yüzde 5 LIBOR faizi üzerinde 7.50 puan fark ve komisyon ödemek demektir. Bankaların LIBOR üzerine 1.30 puan fark ve komisyon ödeyerek bir yıl vadeli kredi buldukları piyasaya Hazine 7.50 puan fark ve komisyon ile çıkarsa piyasa ne olur? Altüst olur. Allah, bankalara da Hazine'ye de kolaylık versin.




Yazara E-Posta: g.uras@milliyet.com.tr