Milliyet TIR'ı ile Anadolu'yu, Trakya'yı dolaştık. Biz okuyucularımız ile "sohbet" bekliyorduk. Dert dinlemekten sohbete imkan kalmadı. Derdini anlatan mektup adresini de belirtiyordu. "Gazatacı bey... Bunları Ankara'ya duyur... Haa!.." diyordu.
Dertleri sütun sütun yazmak yetmedi. Ankara'ya giderek Başbakanımız Sayın Ecevit'e de anlatalım dedik. Dün Ankara'da Sayın Ecevit bizi kabul etti. Dinledi. Halkımızın dertlerini Sayın Ecevit'e özetledik... Bizi dinledi... Dinledi... Sonra "Eğer vaktiniz var ise ben de size bir şeyler anlatmak istiyorum" dedi. "Oh... bu kadar dertten sonra nihayet iyi bir şeyler duyacağız" diye sevinirken, şaşırdık kaldık... Sayın Ecevit de dertli... N'olacak şimdi? Halkın dertlerini çözecek olan kişi Sayın Ecevit... Ya Sayın Ecevit'in dertlerini kim çözecek?.. Sayın Ecevit'in dertlerini sıralamadan sayın okuyucularıma bir hikaye anlatayım!
Efendim bu hikaye yıllar öncesinin hikayesi. İstanbul'da eski havaalanı binası yetersiz. Yeni bina için proje hazırlanmış ama bir türlü uygulanamıyor. Hava Meydanları İşletmesi'nin İstanbul'daki görevlisi kendine dert edinmiş. Havaalanına gelip giden politikacıları yakalıyor. Başlıyor yalvarmaya, "N'olur ilgileniniz de şu yeni proje gecikmesin..." Politikacılar söz veriyor... "Ankara'ya gidince ilgili bakana isteğinizi duyuracağız..." Görevli bakıyor ki netice yok. Bir gün ilgili bakanı alanda yakalıyor. "Sayın Bakanım" diye başlıyor derdini anlatıyor. Bakan, "Ankara'ya gidince Başbakan'a isteğinizi duyuracağım. Sözüm söz..." diyor. Gene netice yok. Görevli bir başka gün havaalanında başbakanı görünce derdini bu defa da ona açıyor. Başbakan, "Haklısınız, Ankara'ya döner dönmez isteğinizi Cumhurbaşkanımız Kenan Paşa'ya arz edeceğim. Projeye başlama emrini versin... Tamam" diyor. Gene netice "hatice"!.. Görevli Kenan Paşa'nın bir İstanbul gezisinde alanda Paşa'nın karşısına dikiliyor... "Paşam" diyor "Bu iş size gelip dayandı... N'olur ilgileniniz de yeni havaalanı yapma projesi daha fazla gecikmesin!.." Paşa sağına bakıyor, soluna bakıyor... İsteği havale edeceği kimse yok... Bir süre düşünüyor... "Merak etmeyiniz" diye karşılık veriyor... "Ankara'ya dönüşte şikayetinizi ilgililere duyuracağım!.."
Hikayeden sonra gelelim Başbakanımız Sayın Ecevit'in dertlerine. Sayın Ecevit diyor ki:
- Dış kaynak sorununu bir ölçüde çözdük. Ana sorun iç kaynak sorunu. Dış kaynak sorunu ile ilgili olarak "bir ölçüde" deyimini kullanmamın nedeni, IMF'nin verdiği sözleri yerine getirmekte ayak sürmesi. Neler olduğunu pazartesi günü Sayın Derviş gelince öğreneceğiz.
- İç kaynakta devleti ferahlatmak için bir şeyler yapmak lazım. İç kaynağı ihmal ettik. Örneğin Türkiye'nin zengin altın ve gümüş madenlerini yasal ve sosyal engeller nedeniyle işletemiyoruz. Örneğin devletin taşınmazlarının satışı gecikti.
- Devleti küçültelim derken özel sektörü küçülttük. Özel sektöre ait işletmelerden kurtarılabilecek olanları mutlaka kurtarmamız gerekir.
- Devlet bazı yetkilerini özel sektöre devredecek yerde "özerk" kuruluşlara devretti. Bankalar ve finans sektöründe özerk kuruluşlar devlet içinde devlet oldu. Sistemi kilitledi.
- Soruşturmalar bürokratları korkuttu. Bürokraside işler yürümüyor. Kimse imza atmıyor. Yolsuzlukla mücadeleyi aksatmadan korkaklığı yok edecek yolları bulmalıyız.
- Özel ve yabancı yatırıma yatırım için kırk kapı dolaşıyor. Yakında bir tek başvuru ile üç ay içinde kesin sonuç alınacak bir sistem getirilecek.
- Tarım ihmal edilmiş durumda. Sınırlı yatırımlar ve teşvik ile tarım sektörü canlandırılabilir. Alternatif ürünler arayışında olmalıyız. Köy - kent projesi tarım için büyük bir fırsat.
- Çok büyük sarsıntı geçirdik. Ağustosta iyi sinyaller gelmeye başlamıştı. 11 Eylül'de ABD'deki terör ile gene olumsuz süre başladı. İsviçre ve Belçika'da bile sıkıntı var. Uçak şirketleri batıyor. Onlar krizden etkilenirken ve sıkıntıda iken bizim iyi durumda olmamız beklenemez...
Sayın okuyucularım, görüyorsunuz ki, halkın derdini arz etmeye gittiğimiz Sayın Ecevit de dertli... Halkımızın dertlerinden sonra Sayın Ecevit'in dertlerini de dinledik... Şimdi biz nereye gidip bu dertleri kime duyuracağız ki, bir çözüm yolu bulunsun.