Seçim, Avrupa Birliği ve Irak harbi tartışmaları arasında, bizim iç borç sorunu diye bir sorunumuz olduğunu unuttuk, gittik. Halbuki, krize girmemizin, krizden sonra sıkı bir istikrar programı uygulamak zorunda kalmamızın gerisinde, iç borç stokumuzun büyüklüğü ve bu iç borç stokunun çevrilemez duruma gelmesi yatıyor.
2002 yılında ekonomi politikaları üç hedefe kilitlendi: (1) Enflasyonu aşağıya çekmek, (2) İç borçlanma faizlerini düşürmek, (3) İç borç stokunu azaltmak ve iç borcu çevrilebilir hale getirmek.
Bu üç hedefi gerçekleştirmek için, ulusça yatırımdan, üretimden ve istihdamdan fedakarlığı göze aldık. Memur, emekli, işçi maaşlarının dondurulmasına, çiftçiye daha az para ödenmesine razı olduk. 2002 yılı böyle geçti. İyi de acaba katlandığımız fedakarlığa karşı üç konuda hedefe ulaştık mı? Beklenen oldu mu?
(1) Enflasyonda beklenenin üzerinde bir gelişme oldu. Hedef yıl sonunda fiyat artışlarını yüzde 35’e çekmekti. Anlaşıldığı kadarıyla yıl sonunda fiyat artışları yüzde 30’lar düzeyine inecek.
(2) İç borçlanmanın üzerindeki faiz yükünü geriye çekmek arayışında 2002 yılında iç borçlanma faizlerinin düşürülmesi ve iç borçlanmada vadenin uzatılması hedef alınmıştı.
2002 yılında iç borçlanmada ortalama faiz yüzde 63.9’a çekildi. Ortalama vade 250 güne uzatıldı. Bunlar 2001 yılının ortalama yüzde 96.5 oranındaki faizine ve ortalama 147 günlük vadesine göre olumlu bir gelişmenin göstergeleridir. Ancak, 2000 yılının şartlarına daha hala dönülemediğini ortaya koymaktadır.
Bir başka olumsuz gelişme, enflasyonun yüzde 30’lara çekilmesine rağmen ortalama faiz oranının yüzde 63.9’da kalmasıdır. Bu reel olarak yüzde 26 dolayında bir faiz yükü demektir. Bu yük 2003 yılında Hazine’nin başına bela olacaktır.
(3) 2001 yılı sonunda çevrilemez diye üzüldüğümüz ve küçültmeye çabaladığımız iç borç stoku 122.1 katrilyon liraydı. Bu borç stoku 11 ayda küçülmedi. Kasım ayı sonunda 145.2 katrilyon liraya yükseldi.
Ortalama dolar kuruyla yılbaşında 84.9 milyar dolar olan iç borç stoku, 11 ayda 9.7 milyar dolar artış göstererek, 94.6 milyar dolara yükseldi. Açık anlatımıyla, 2002 yılında iç borç stokunu küçültemedik, büyüttük.
Sayın okuyucularım, görülüyor ki, daha da büyümüş bir borç stokuyla daha da ciddileşmiş bir iç borç sorunuyla 2003 yılına giriyoruz. 2002 yılında IMF’den gelen döviz kredileri iç borçların çevrilmesinde büyük ölçüde yardımcı oldu.
2003 yılında IMF’den medet umamayız. Bu iç borçları ya kendi imkanlarımızla, bugüne kadar olduğu gibi çevireceğiz, ya da bu yükü ileriye atmak için bir şeyler yapacağız. Açık anlatımıyla, iç borcu çevirmek 2003 yılında da hükümetin ve Türk ekonomisinin bir numaralı sorununu teşkil edecektir.
Özür:
Dün bu sütunda yayımlanan yazının ikinci ve üçüncü paragrafında düzeltilecek bölüm ile düzeltilen bölüm, arka arkaya verilmiştir. Sayın okuyucularımdan özür dilerim.