Hafta sonu IMF, 1992 yılından bu yana, üç yıldır uygulanan programın sonunda Türk ekonomisinin ne durumda olduğunu anlatan bir rapor yayımladı.Bu raporda IMF tam anlamıyla "felaket tellallığı" yapıyor...Hafta sonu yayımlandığından raporda yazılanlar gözden mi kaçtı? Bazıları bilerek mi yazılanları görmezlikten, anlamazlıktan geldi? Yoksa bu tür haberleri halktan saklayıp halkı uyutmak isteyenler mi var? Ben anlayamadım.Sayın okuyucularım... Sayın Halkım... Biz 9 Aralık 1999 tarihinden bu yana IMF ne derse yapıyoruz. IMF'in sözünün dışına çıkmıyoruz. Buna rağmen 19 Şubat 2001'de duvara tosladık. IMF "pardon" bile demeden yeni bir program hazırladı. Bu programı da 2004 yılı sonuna kadar harfi harfine uyguladık. Hatta programda yazılanlar dışında istenilenleri de yaptık.Bütün bunlardan sonra bakınız IMF raporunda durumumuz nasıl anlatılıyor:- Kamunun borç stoku çok büyük.- Cari İşlemler (Döviz) açığı çok büyük.- Kamuda ve özel sektörde çok büyük döviz riski var. Dalgalı kura rağmen döviz fiyatlarındaki hızlı bir sıçrama sorun yaratabilir.- Faiz oranları aşağıya iniyor ama, birden tırmanışa geçerek kamu ve özel sektörde şoka neden olabilir.- Türk ekonomisi "kırılgan"lıkdan kurtulamadı.Sayın okuyucularım. Sayın halkım. Önce "kırılganlık" ne demek onu sorgulayalım. Hani çocuğun eline testiyi verirlerken uyarırlar. "Aman dikkat et... Kırılır haaaa..." derler. İşte o biçim... Kırılacak olan ne? Saadet zinciri mi? Hayaller mi? Açık konuşalım... Acaba "bizim ekonomi bıçak sırtında mı seyrediyor? Hani artık istikrara kavuşmuştuk. Hani artık bir tehlike yok idi?Sayın okuyucularım. Sayın halkım... Dikkat buyurunuz, 1999 yılından bu yana IMF emir ve kumandasında "gıkımız çıkmadan" ne istenirse yaptık. Şimdi kalkmışlar "durumunuz tehlikeli" diyerek bize masal anlatıyorlar. Döviz fiyatı "patlar", faiz oranı "sıçrar", kamu da özel sektör de "şok"a girer diyerek rapor yazıyorlar...Burada sorumluluktan kurtulma çabası ile bulunan bahaneler şunlar:- Türk hükümetleri memur maaşlarını dizginlemekte başarılı oldu ama, emeklilere zam yaptı.- Asgari ücret yüksek.- Halkın geliri yeterince kısıtlanamıyor. Vergiler yeterince artırılarak halkın harcaması yeterince kısıtlanamıyor. Bu nedenle iç talep canlı. Piyasa hareketli. Maaşları ücretler azaltılsın, vergiler artırılsın ki insanlar daha az harcama yapabilsin, iç talep daha da küçülsün, iç piyasada yaprak kımıldamasın...Memura, emekliye, işçiye, çiftçiye, esnafa, ekmeğe, peynire, zeytine soğana gidecek para faizciye gitsin... Hükümet halktan daha çok alıp faizciye daha çok versin... İşte hükümet bunu yeterince yapamadığından ekonomi "kırılgan" durumda...IMF raporunda kırılganlığın ekonomideki işaretleri de şöyle sıralanıyor:- İç borç stoku çok büyük. Borcun vadesi kısa faiz yükselebilir. Bunun "şok " etkisi olur.- Kamu borçlarının büyük bölümü, bankalardaki mevduatın yarısı döviz. Döviz fiyatı yükselebilir. Bunun "şok" etkisi olur.- Türkiye'nin döviz borçlarının büyük bölümü kısa vadeli döviz borcu. Büyük bölümü sıcak para. Sıcak para bir gün Türkiye'den kaçabilir. Ülkenin döviz rezervi bu kısa vadeli döviz çıkışını karşılayabilecek büyüklükte değil.- Banka sisteminin kırılganlığı devam ediyor. Bankaların kârlı bilançolarının arkasında yüksek faizli bono geliri var. - Batan ve zor durumdaki bankalardaki özel sektör borçlarını Hazine üstlendi. Yüksek faizli bono çıkararak bankalara bu bonoları dağıttı. guras@milliyet.com.tr İç borç devamlı büyüyor. Biz bunu ödeyemeyeceğiz. Döviz açığı devamlı büyüyor. Başımıza dert açacak. Döviz fiyatı çok ucuzladı. Fiyattaki büyük düzeltme ekonomide sarsıntı yaratacak diye yazınca "Sen karamsarsın... Sen felaket tellallığı yapıyorsun...Yazılarına çekidüzen ver. Ekonomideki iyilikleri yaz..." diyerek üzerime o kadar gelen oldu ki, ben de mecburen kendi kendimi dizginlemeye karar verdim.Bu pazartesiden itibaren "Her şey iyi, her şey güzel, işler düzeldi, bundan sonra ekonominin önü açık, kimse bizi tutamaz..." benzeri yazılar yazacaktım. Ama... Ama...O da nesi?