Bu anlaşma çerçevesinde önümüzdeki üç yıl içinde Türk ekonomisinde "radikal bir değişime - kabuğu kırmaya - ileriye atılıp, fırlamaya" imkan yoktur.Program da anlaşma da ekonominin coşmasının ve koşmasının önündeki engellerin kaldırılmasını hedef almamaktadır. Bu engeller şunlardır:(1) İç borcu yapılandıramazsak, hiçbir şey yapamayız. İç borç stokunun milli gelire oranını küçültmek işe yaramaz. Sorun, iç borcun bütçe gelirlerini yutmasıdır. 2005 yılında bütçe gelirlerinin yüzde 45i iç borca, yüzde 25i memur ve ücret ödemesine gidecektir. IMF ile anlaşma gereği, bütçe gelirlerinin yüzde 20si büyüklüğünde faiz dışı fazla ayrılacaktır... Bu durumda hükümete "icra - i hükümet eylemek için" para kalmayacaktır. Bu durum üç yıl böyle devam edecektir.(2) Devamlı dış borç bulamayız. Döviz açığını kapatmaya mecburuz. Önümüzdeki üç yıl boyunca her yıl dış ticaretin 20 milyar dolar açık vereceği, her yıl (borç ödemek için gerekli dövize ek olarak, olağan işlemler nedeniyle oluşan) döviz açığını kapatmak için 10 milyar dolar borçlanmak gerekeceği anlaşılıyor. Üst üste bu kadar borçlanmak kolay değildir.Büyüme ile gelişme farklı şeylerdir. Büyüme üretim artışına dayanırsa, sürdürülebilir. Ama önemli olan, büyümenin (üretim artışının nimetlerinin) doğru kullanımına dayalı bir gelişmenin sağlanmasıdır. Gelişme; gelirin dengeli dağılımı, istihdam, yaşam standardında yükselme demektir. Gelişme; daha iyi okul, hastane, polis, mahkeme demektir. Eğer büyümenin geliri faize giderse, üretim ve istihdam artamaz. Gelişme sağlanamaz. Bu sorunları çözmek IMFnin işi değildir. Bizim işimizdir. IMFnin ana hedefi iç ve dış borçların çevrilmesi, hiçbir alacaklının zarar görmemesidir.Gelelim en "kritik soru"ya... Mademki "kurtulmak", kısır döngüden çıkmak bizim işimiz... Mademki radikal bir değişime dönük olarak kabuğu kırmamız gerekiyor... Önceliği olan işler nelerdir? Ne yapacağız? (1) Kamu gelirlerini artırmak için er geç "Nereden buldun?" kanununu çıkaracağız... (2) Kamu gelirlerinin yarıya yakın kısmının faize gitmesini önlemek için er geç "İç borç stokunu yeniden yapılandıracağız." (3) Tarım ve sanayide ileri teknolojiye dayalı, ekonomik ölçekli işletmelerde küresel pazarda talebi olan rekabet edilebilir mallar üreteceğiz... Bunları yapmaya mecburuz... Aksi halde "IMFnin desteğiyle... Böyle gelmiş... Böyle gider..." guras@milliyet.com.tr ABden üyelik müzakereleri için tarih alalım almayalım, hükümetimizin üç yıllık bir program açıklaması ve IMF ile üç yıllık bir anlaşmaya varılması çok çok iyidir. Bu şartlarda yapabileceği başka bir şey yoktur. Program ve anlaşma, (ABden tarih alalım almayalım) Türkiyenin önümüzdeki üç yılını "rahatlatır"... Anlaşma "önümüzdeki üç yıl süresince IMFnin Türkiyenin arkasında olacağı" anlamını taşır. Türkiye ekonomisini (belli ölçüde) kazadan beladan korur ama "kurtarmaz." Çünkü Türk ekonomisini "kurtarmak" bizim işimizdir. IMFnin işi ise, Türkiyenin iç ve dış borçlarının düzenli ödenmesini sağlayacak sistemin kurulması ve işlemesi için "kahyalık" yapmaktır.