Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


IMF’siz olmaz ama, tek başına IMF ile de olmaz. Olamaz. Kendi planımızı, programımızı yapmaya, sonra IMF ile ilişki kurmaya, ilişkiyi sürdürmeye mecburuz.
Hiçbir şey yapmadan IMF’ye teslim olduktan sonra, "IMF, Türkiye’nin derdine çare bulamıyor" diyerek dertlenmek işe yaramaz. IMF ne yapsın? IMF’nin kapısında çare bekleyen çok sayıda hasta ülke var. Türkiye bu hasta ülkelerden biri. IMF’nin profesyonel kadrosu Washington’da oturarak veya arada sırada Türkiye’ye gelip giderek, Türkiye’nin defterlerine, rakamlarına bakarak Türkiye’nin dertlerini nasıl çözer?
Türkiye’nin dertlerini biz çözeceğiz. Biz bu ülkede yaşıyoruz. Bu ülkenin dertlerini biz biliyoruz. Dertler çözülmediğinde acı çekecek, çözüldüğünde sevinecek olan biziz. Bizim kendi halkımıza, kendi ülkemize karşı sorumluluğumuz var.
Bizim kendi profesyonel kadrolarımız var. Kendi müesseselerimiz var. Biz ne istiyoruz? Sorunumuz ne? Kısaca ve özetle, iş istiyoruz, aş istiyoruz. Sorunumuz iş ve aş bulamamak.
İş ve aş üretim ile bulunur. Üretim yapılır ise iş imkanı ortaya çıkar. Üretim sonucu yaratılan gelir ile aş imkanı ortaya çıkar.
Üretim yapamamamızın nedeni ülkenin iç kaynakları ile dışarıdan sağlanan kaynakların yanlış kullanımıdır.
İç kaynak denilen şey milli gelirdir. Dış kaynak denilen şey yabancı sermaye, dış kredidir.
Devleti yönetenler gelir - gider hesabını unuttu. Uzun yıllar içerideki gelirin, dışarıdan sağlanan ek kaynağın üzerinde harcama yaptı. Bu nedenle kamu kesimi içeriye, dışarıya borçlandı. Alınan borçlar o kadar büyük ki devlet bunların faizini bile ödeyemiyor.
Telaşa kapılan devlet, faizi ödemek için iç ve dış bütün kaynakları emer hale geldi.
İç ve dış kaynaklar devlete gidince, yatırıma, üretime ve tüketime gidecek para kalmadı. Tüketim olmazsa üretim, üretim olmazsa yatırım yapılmaz.
İç talep olmadığında bu ülkenin üretimini dış pazara yönlendirme şansı sınırlıdır. Çünkü ülkenin iç ve dış kaynakları bugüne kadar yanlış dağıtıldı. Ekonomik ölçekli, ileri teknolojiyi izleyen, dünya fiyatında ve kalitesinde üretim yapacak yatırımlar gerçekleşmedi. Devletin sanayileşme politikasının olmaması ve de banka sisteminin sağlıksız yapısı, çarpık bir üretim düzenini ortaya çıkardı.
Türkiye’de çarkların tekrar dönebilmesi için yapısal değişime ihtiyacımız var. Yerinden oynayan taşların doğru şekilde tekrar bir yerlere oturması lazım.
Bunun için yepyeni dengeler kurulacak. Önce iç kaynağımızın (milli gelirimizin) ve dış kaynaklarımızın (yabancı sermaye ve dış kredinin) imkan ve sınırlarını belirleyeceğiz. Sonra bu kaynakların en verimli biçimde kullanılmasının yolunu arayacağız. Bu kaynaklarla sadece borç çarkını çevirmeyeceğiz. Bir bölümünü borç çarkının çevrilmesine tahsis ederken, bir bölümü ile üretimi harekete geçireceğiz. Türk halkının önüne, Türkiye’nin dostlarının ve düşmanlarının önüne uzun vadeli gelişme stratejimizi, orta vadede nerelere nasıl ulaşacağımızı koyacağız. Açıklayacağız. Yıllık programlarla hedeflere ulaşacağız.
İnsanlarımız üretimin nasıl ve ne ölçüde artacağını, istihdamın nasıl gelişeceğini, tüketimin ne ölçüde büyüyeceğini, sağlık, eğitim konularında hizmetlerin nasıl iyileşeceğini, gelir dağılımının nasıl düzeleceğini bilecek. Buna göre bekleyişini ayarlayacak. Bunlar ancak planlama ile olur. Türkiye plansız, programsız bir yere gidemez. IMF, Türkiye’nin bugününü, üç ayını, bir yılını kurtarır... Türkiye’nin geleceğini kurtarmak IMF’nin işi değildir. Bizim işimizdir. Biz ne istediğimizi, ne beklediğimizi IMF’ye anlatmaz, anlatamaz isek IMF yanlış politikalar ve uygulamalarla her şeyi daha kötü hale getirir. Plansız, programsız bir Türkiye’nin geleceği olamaz.