İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nın önündeki İnönü Stadı. Beşiktaş Jimnastik Kulübü'ne tahsis edildi. Kulübün yöneticileri ise "para için" stadı "cambazhaneye" çeviriyor.
Önce İnönü Stadı'nın bulunduğu alanın ve de stadın önemini, özelliğini hatırlatayım, sonra "cambazhane" işine döneyim.
Her ülkenin önemli bir şehri vardır. Bizim önemli şehrimiz İstanbul'dur. Her ülkenin insanları için tarihi, milli değeri olan ve de bu nedenle ülkelerinin önemli şehirlerinin sembolü haline gelen yapıtlar, bu yapıtların önünde özenle korunan meydanlar vardır. Dolmabahçe Sarayı, sadece Osmanlı'nın değil, Cumhuriyet Türkiye'sinin de özellik taşıyan bir yapıtıdır. Onun önündeki saat kulesi, saat kulesinin önündeki rıhtım, rıhtımın öte yanındaki Valide Camii ve bu yapıtların önündeki Dolmabahçe Meydanı, İstanbul'un sembolüdür. Önemli geçit ve tören alanıdır. Atatürk, İngiliz Kralı'nı bu rıhtımda karşıladı. bu millet Atatürk'ü bu saraydan ve meydandan uğurladı.
Dolmabahçe Sarayı'nın arkasındaki "Hasahırlar" bölgesine bir stad yapılması gündeme geldiğinde zamanın İstanbul Valisi Lütfi Kırdar, zamanın en ünlü stad mimarını arattırmış. Ünlü İtalyan mimar Vietti Violi, Türkiye'ye davet edilmiş. Mimar Vietti Violi, Dolmabahçe gibi önemli bir sarayın karşısına bir stad oturtmanın zorluğunu görmüş. Stadı, saray ile mimari bir bütünlükte projelendirmiş.
Stadın saraya bakan cephesine koskocaman bir tören kapısı çizmiş. Sarı, pirinç tokmaklarıyla kapıya tarihi bir görünüm vermiş. Kapının iki yanındaki duvarlarda tunç roliyefler için yerler hazırlamış. Dolmabahçe Sarayı'na bakan cepheye iki kule inşa ettirmiş. Kulelerin üzerlerine disk ve cirit atan sporcuları simgeleyecek iki tunç heykel konulmasını projelendirmiş.
Böylece sarayın ihtişamı ve saygınlığı ile bütünleşecek bir "klasik spor meydanı, stadyum" ortaya çıkmış.
Bu stadyum İkinci Dünya Savaşı'nın yokluk ve parasızlık yıllarında halktan toplanan vergilerle 1943 - 1947 yılları arasında inşa edilmiş. Ama harp koşullarında, dev tören kapısının iki yanındaki duvarlara gömülecek tunç roliyefler ile saraya bakan iki kulenin üzerine konulacak iki tunç sporcu heykeli yaptırılamamış.
Bu açıklamalardan sonra gelelim "cambazhane"ye... Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün bir alışkanlığı var. Spor tesisi için kulübe tahsis edilen yerleri satıp, savıyor. Semra Özal, olamayacak bir şeyi oldurdu. Akaretler'deki vakıf evlerinin arka bahçesini, antrenman sahası olarak kulübe tahsis ettirdi. Kulüp antrenman sahası olarak tahsis edilen arsayı yap - satçıya devretti. Şimdi orada rezil kuleler var. Beşiktaş'ta kulübe tahsis edilen Fulya tarlasındaki stad arazisinin bir bölümünü önce parça parça elden çıkardı. Şimdi orayı da yap - satçıya devrediyorlar. Derken efendim geldi sıra İnönü Stadı'na... İnönü Stadı da kulübe tahsis edildi. Şimdi kulüp İnönü Stadı'nı parçalayıp satma arayışında. Parçalamadan önce "cambazhane"ye dönüştürüp, suyunu çıkarmaya başladı. Önce duvarlar delinip, tribün altları mağazaya çevrildi. Stadın duvarları sunta ile kaplanıp, telefon şirketi reklamlarına kiralandı. İtalyan mimarın üzerine tunç heykel koymayı planladığı kulelerin birinin tepesine koskocaman aliminyum bir oda inşa ettirildi. Tepesine anten dikildi. Cep telefonu şirketlerinden biri röle istasyonu kurdu. Derken efendim, saraya bakan o muazzam tören kapısının sarı pirinç tokmakları, metal kapısı yağlıboya ile siyah beyaza boyandı. Bir gün bir de bakıldı ki, İtalyan mimarın tunç röliyefler kondurmak için boş bıraktığı kapının iki yanındaki duvarlara ünlü "Amerikan Köftecisi"nin adam boyu plastik tabelaları asılıyor. Meğerse Beşiktaş Jimnastik Kulübü, saraya karşı olan kapıyı ve o kapının içini "Amerikan Köftecisi"ne kiralamış. Stadyum "Amerikan Köftecisi" dükkanı oluyor.
Rahmetli babam, Beşiktaş'ın arabalı (arabacı değil arabalı) takımındandı. Bizim aile kütüğümüzdeki adresimiz Yıldız Caddesi, Cihannüma Mahallesi, Hane No: 48'dir. Ben böyle bir Beşiktaşlı olarak kulübün yönetiminin yaptıklarına isyan ediyorum. O stad, bu halkın verdiği vergilerle yapıldı. O stadın sahibi kulüp yönetimi değil, halktır. O stadın önünden hergün binlerle insan geçiyor. O stadın önündeki Dolmabahçe Meydanı bu şehrin, bu ülkenin, bu halkın meydanıdır.
Dolmabahçe Meydanı'nda görüntü kirliliği yaratan direkli reklam tabelalarını kaldırmada başarılı olan İstanbul Belediye Başkanı'nın, şehire bu eserleri kazandıran Vali Lütfi Kırdar'ın yaptıklarının benzerlerini yapamasa bile yaptıklarını koruma sorumluluğu taşıyan İstanbul Valisi'nin bu rezalete son vermesi gerekir.