Ama bu mektupta "insan" yok. Bu mektupta "halk" yok... Halbuki ekonomi politikalarının hedefi, "insanları mutlu etmektir". İnsanları mutlu etmek demek, insanlara iş ve aş imkânı yaratmak demektir.İnsanlara iş ve aş imkânı yaratmayan bir ekonomi politikasının iyiliğinden, bunları hedef almayan bir hükümetin iyi niyetinden veya başarısından söz edilemez.Bu halk üç yıl bu IMF mektubunda yer alan "emir ve kumanda düzeninde" yönetilecek hükümet, elini kolunu bağlayan bu niyet mektubunun sınırlayacağı icraat ile milletvekili seçimine gidecek. IMF'ye verilen niyet mektubuyla bu hükümet üç yıl elini kolunu bağladı. Bu hükümet üç yıl bu mektupta yazılanları yapmak zorunda kaldı. Mektupta, bütçe var. Vergilerin azaltılamayacağı,tersine artırılacağı var. İç ve dış borç faizini aksatmamak için hükümetin harcamaları daha da kısacağı var. Enflasyonu daha da aşağıya çekmek için Merkez Bankası'nın sıkı para politikası, hükümetin sıkı maliye politikası uygulayacağı var. Bu ülkenin yılların birikimiyle ortaya çıkardığı elde kalmış son KİT'lerin haraç mezat satılacağı var. Esnafa kredi veren Halk Bankası'nın, çiftçiye kredi veren Ziraat Bankası'nın kapılarına kilit vurulacağı var.Ama işçi, çiftçi, esnaf, memur, emekli yok... Gelir dağılımının nasıl düzeleceği, sağlık, eğitim sorunlarının nasıl çözüleceği, eskiyen ve yetmeyen altyapının nasıl inşa edileceği yok. Sayın okuyucularım... IMF'ciler, Türkiye'ye her gelişlerinde önce İstanbul'a uğruyor. Boğaz'da lüks bir lokantada kafa çekiyor. TÜSİAD, TOBB gibi kuruluşların başkanlarıyla kahve içiyor, Ankara'da üç gün dolanıyor... Onlar için sadece "Türkiye'nin borçlarını aksatmadan, düzgün biçimde ödenmesi" önemli...Büyüklerimiz, "Tok olan, açın halinden anlamaz" der ya... İşte o biçim. Halkımızın halinden anlayan yok... Halk unutuldu Bütün bunlar için IMF'yi suçlayamayız. IMF, IMF'liğini yapıyor. Sorumluluk bizde.(1) IMF'yi kovalım, IMF ile ilişkiyi keselim diyen yok. (2) İstikrar programı uygulamaktan vazgeçelim, bütçe açığını büyütelim, Merkez Bankası para bassın, enflasyon azsın diyen yok.IMF ile işbirliği yaparak, içinde insan olan, işsizliği, fakirliği azaltmayı hedef alan, gelir dağılımını düzeltmeye dönük programlar yapalım, tedbirler uygulayalım diyoruz.Geliniz görünüz ki, bu hükümet de "zengini seviyor", fakiri düşünmeye vakit bulamıyor. TÜSİAD'ın, TOBB'un kolundan çıkmıyor. Dövizden, faizden, yabancı sermayeden başka şeyle ilgilenmiyor. Yurtdışında dolanmaktan Anadolu'da halkın ne durumda olduğunu göremiyor, bilemiyor...Bütün bunlara rağmen anlaşılması zor bir tablo ile karşı karşıyayız: Hükümetin dolanmadığı Anadolu'yu dolanan ünlü gazeteci Hasan Cemal'in Milliyet'te yazdıklarından anladığımıza göre, AKP'ye oy verenler işsizlikten, fakirlikten yakınsa da, AKP'ye, daha doğrusu Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a "toz kondurmuyor" (!) guras@milliyet.com.tr AKP de "zengini seviyor"