İslamköy'e gittim. "Baba"nın "Külliyesi"ni gezdim.
İslamköy'ü anlatmadan biraz da Isparta'dan söz edeyim.
Isparta'nın tam göbeğinde, Kaymakkapı Kavşağı'nda Baba'nın koccaman bir heykeli var. Mermer bir kaide üzerinde, Baba ayakta duruyor. Şapkası ile halkını selamlıyor. Bu tunç heykel 1997 yılında Isparta Belediyesi tarafından yaptırılmış.
Heykelin tam karşısında "Firdevs Bey Bedesteni" var. Bedestenin vilayet binasına bakan arka cephesine sıra ile altı büst dizilmiş. Bunlar, "sadaret" makamına erişmiş beş Ispartalının büstleri. Haydar Paşa (1512 - 1595), Keşmekeş Ali Paşa (? - 1623), Halil Hamid Paşa (1736 - 1785) sadaret makamına erişmiş ama, hayatları başlarının kesilmesiyle son bulmuş. Seyit Ali Paşa (1758 - 1826) borçlu ölmüş. Bu, onun dürüst ve tokgözlü bir sadrazam olduğunu gösteriyormuş. Hüseyin Avni Paşa (1820 - 1876) ise, sadaretteki toplantıyı basan Çerkez Hasan tarafından öldürülmüş. Altıncı büst 1924 İslamköy doğumlu Türkiye Cumhuriyeti'nde 7 defa hükümet kuran daha sonra cumhurbaşkanı olarak seçilen Süleyman Demirel'in büstü.
Büstün hemen ötesinde Kutlubey Camii var. Bu camii 1417 yılında Eğirdir Valisi Kutlubey yaptırmış. O tarihten bu yana dört defa yanmış, yıkılmış, yapılmış. Bu camiin mübarek gecelerde Hicaz'a kadar gidip döndüğü rivayet ediliyor.
Camiin biraz ötesinde ise "Balboyunoğlu Hamamı" var. Beş yüz yıllık hamamın erkek ve kadın bölümleri hala çalışıyor. Sabah erken saatte içini gezdim. Bir tarih. İşletmecisi yakınıyor. Külhanda günde bir buçuk ton odun yanıyormuş. Odunun tonu 60 milyon lira. Yıkanma ücreti 2 milyon beş yüz bin lira. Gelir gideri karşılamıyor. Hamamın karşısında bulunan belediyenin ekmek satış büfesinde halk ekmeği 125 bin lira, yufka ekmeği 250 bin lira idi. Bir paket yufka ekmeği aldım. İçine peynir koyarak dürüm yaptım. Sıcacık çay ile nefis idi.
Daha sonra Baba'nın evini görmek için İslamköy'e doğru yola çıktım. Yollar güzel mi güzel. Yolun iki yanında kavak ağaçları dikili. Bazı bölümlerde bulvar gibi gidiş geliş oluyor. Sulama kanalları yol boyu uzanıyor. yol kenarındaki bahçelerde elma ağaçlarında kıpkırmızı elmalar nefis bir görünüm veriyor.
Yeşillik artınca otomobili kullanan Ispartalı dostum, "İşte bunlar Şevket Demirel'in kavaklığı" diyerek beni uyardı. Önce Baba'nın doğduğu evi gördük. Köyün diğer kerpiç evlerinden farkı olmayan, iki katlı evin içine giremedik. Evin biraz ötesinde Süleyman Demirel Külliyesi başlıyor. Külliye, kütüphane, müze, cami ve tören mahallinden ibaret. Yapımına 1992 yılında başlanmış. Kütüphane bölümü hariç diğer binaların mimarı, şimdilerde Isparta Belediye Başkanlığı sorumluluğunu taşıyan Yusuf Ziya Günaydın.
Selçuklu dönemi mimarisi esas alınmış. Külliye bahçesinin en ucunda bir şadırvan, şadırvanın hemen yanında altı sütunun üzerine kondurulmuş bir "şapka" var. Şapkanın üzeri cami kubbesi gibi kurşun kaplı. Tam tepesine yusyuvarlak delik açılmış. Yaklaşık on metre yükseklikteki ortası delik kubbenin altında antik iki mermer sütun üzerine bindirilmiş bir "musalla taşı" duruyor. Cenaze namazları bu dev "şapka - kubbe" altında kılınacakmış. Camiin ötesindeki müze binası bir büyük kubbe çevresinde beş daha küçük kubbeden oluşan bir yapı. Baba'nın hatıra eşyaları burada sergilenecekmiş. Baba'nın kitapları için ise daha modern bir mimarisi olan kütüphane binası inşa edilmiş. Önümüzdeki aylarda külliyenin açılışının yapılacağını söylediler.