Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Geçen cumartesi sabahı "pazarcı Müslim"den alışveriş etmek için evden çıktım. Kapının önündeki yolun üzerinden şakır şukur sular akıyor. "Herhalde boru patlamıştır" diyerek yolun başına doğru yürüdüm. Amerikan Konsolosluğu çalışanlarının oturduğu binayı koruyan görevlilere "Bu su nereden geliyor?" diyerek sordum. "Bu su normal su değil, lağım suyu... İlerideki sokakta lağım patladı. Bir haftadır her yeri pislik kapladı... Bu sokaklar pislik doldu. Su artık sizin sokağa doğru akmaya başlamış" dediler.
Önlerinden şakır şukur lağım suları akan binalarda oturanlara, "Bir haftadır bu pislik içinde ne yapıyorsunuz?" diye sordum. "Belediyede iş yok ki... Gelsin de bizi pislikten kurtarsın diye bekliyoruz..." cevabını aldım... "Kim nereyi aradı?" diye sorunca da "Herhalde birileri bir yerleri aramıştır" cevabını aldım.
Pazarcı Müslim'e gitmekten vazgeçip eve döndüm. İSKİ'nin telefon santralını arayıp yardım istedim. Sarıyer İSKİ'yi arayacaksınız dediler. Telefon numarası verdiler. Sarıyer İSKİ'yi aradım. Doğrusunu isterseniz cumartesi günü telefona cevap alabileceğimi sanmıyordum. Bir görevli telefonu açtı. "Derdinizi hemen çözeriz... Ama vakit kazanmak için ben sizi İSKİ'nin müteahhitinin adamına bağlayayım" dedi. Telefona çıkan müteahhitin görevlisi adresi istedi... "Bugün gerekeni yaparız" diye konuştu... Ben olan bitene inanamıyorum... Saat 16.30'da hava kararırken bir telefon "Adresi bulamıyoruz, bize yol tarif edin" diyorlar. Yolu tarif ettim. Biraz sonra kocaman bir araç ve görevliler geldi... "Hava karardı, gece yarısı uğraşmayın" diyerek gelenleri geri yolladım. Ertesi sabah pazar... Kapı çaldı... Bir görevli "Efendim lağım bir haftadır tıkalı imiş. Kimse haber vermemiş... Daha önce haber verselerdi gelir açardık... Uğraştık ama, şimdi açıldı... Sokaklara pislik falan akmıyor..."
Teşekkür ettim. Şaşırdım... Demek ki sorun hizmet vermeyen belediyede ve İSKİ'de değil, hizmeti istemeyen pislik içinde yaşarken patlayan lağımı haber vermeyen insanlarda imiş. Bizim evimizin ilerisinde otomobil girmeyecek kadar dar bir sokak vardır. Yürürken o sokaktan geçerim. Sokak üzerindeki eski Rum evlerinde genelde gelir grubu düşük yaşlılar yaşar. Yaz kış, gündüz gece, evlerinin önüne çıkardıkları iskemlelerde otururlar. Gelirken geçerken selamlaşırız. O dar yol köstebek yuvası gibi delik deşiktir. Geceleri kapkaranlıktır. Bir gün karım sokaktan geçerken yaşlı teyzeler "Kocanıza söyleyin de şu bizim sokağı asfaltlattırsın" demişler. Sarıyer Belediyesi'ni aradım. Sorumlu başkan yardımcısına ricada bulundum. O beni asfalttan sorumlu daire başkanına havale etti. Neticede derdimi anlatamadım. Daha doğrusu derdimi anlattım da konunun "farklılığını" anlatamadım. O tarihlerde henüz Milliyet'in İstanbul eki yayınlanmıyordu. Sabah gazetesinin İstanbul ekini yayınlayan "Erdal Abi"yi (Erdal Bilallar'ı) aradım. Ertesi gün Sabah İstanbul'un ikinci sayfasına Erdal Abi başlık atmış "Sayın Uras, Sarıyer Belediye Başkanı söz verdi, yaşlı teyzelerin sokağı salı akşamına kadar asfaltlanacak." Akşam eve dönerken baktım ki, yaşlı teyzelerin sokağına TEDAŞ girmiş, üç elektrik direği dikiyor. Direkler dikildi. Lambalar yandı. Sonra Sarıyer Belediyesi sokağı asfaltladı... Şimdi dört beş tane oturma bankı peşindeyim... Bankları bulursam, yaşlı teyzelerin evlerinin önüne koyduracağım. Plastik iskemlelerde oturmaktan kurtulsunlar...
Sayın okuyucularım, bunları neden anlatıyorum... Pislik içinde yaşayıp "Yavuu bu belediye de hiçbir iş yapmıyor... İSKİ çalışmıyor, TEDAŞ yolları aydınlatmıyor, devlette hiçbir iş yok" demek işe yaramıyor. Görevlilere ulaşmayı deneyiniz. Önce siz sorumluluğunuzu yerine getiriniz. Haber veriniz. İsteyiniz... Olmazsa oldurmaya çalışırsınız. Adamını bulursunuz, madamını bulursunuz... Bizim başka gidecek yerimiz yok. Bu ülkede yaşamaya mecburuz. Bu ülkeyi yaşanır hale getirmek için çalışacağız.