Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bush, başkanlık yeminini ettikten sonra Amerikan halkına seslenirken ilginç mesajlar verdi, "Koyun gibi güdülmeyi kabullenmeyin, vatandaş olarak sorumluluklarınızın bilincinde olun. Sorumluluklarınızı yerine getirdikten sonra da hakkınızı aramayı bilin" dedi.
Kim ne der ise desin, ABD büyük bir ülke. Kişilerin ötesinde bir sistem var. Kişiler değişiyor, sistem çalışıyor. Yeni Başkan Bush'un konuşması, onun kişisel mesajının ötesinde, sistemin mesajı olarak önem taşıyor.
Bakınız ABD'yi dünya liderliğine oturtan sistemin yeni Başkanı, "sistem adına" daha başka ne mesajlar veriyor:
- Adalet ve fırsat eşitliği olan tek bir millet için çalışacağım.
- ABD, aynı topraklarda yaşayan ve de din, dil, ırk bağı olan insanlar ülkesi değildir. ABD farklı dine, dile, ırka sahip olsalar da aynı ideallere inandıkları için bir araya gelen bir arada yaşayan insanların ülkesidir.
- Uygar, cesur, müşfik ve namuslu bir yönetim sözü veriyorum.
- Halkın refahı ve mutluluğu, onurlu biçimde yaşaması için çalışacağım. Kamu çıkarlarını savunacağım. Adalet için mücadele edeceğim.
- Amerikan okullarının daha iyi olmasına çalışacağım. Sağlık ve sosyal güvenlik sistemini iyileştireceğim. Vergileri düşürerek ekonomiye canlılık getireceğim.
- Toplumun neresinde bir sorun var ise, nereden bir şikayet geliyor ise, orada bir "sorumluluk" var demektir. Yoksullar ve muhtaçlar da bu ülkenin insanıdır. Onlar bizim problemimiz değil, önceliğimiz olacaktır.
- Din hürriyetine saygılıyız. İsteyen kiliseye, isteyen sinagoga, isteyen camiye gider. Bu müesseseler bize insanlığı sağlıyor.
Bunlar Bush'un on beş dakikada söylediklerinin çarpıcı yanları. İmkan olsa da konuşmanın tam metni Türkçeye tercüme edilip yayımlansa. Çünkü metin çok bilinçli bir şekilde hazırlanmış bir "görev ve sorumluluklar" listesi. Sadece ABD'de değil, dünyanın her medeni ülkesinde halkı yönetmeye soyunanların görev ve sorumluluklarını özetleyen bir metin hazırlanmış.
Konuşmak önemli ama, konuşmakla iş bitmiyor. Esas olan "iş" yapmak... Başkanlar yaptıkları konuşmaya göre değil, yaptıkları işe göre değerlendiriliyor. Bakınız, önceki Başkan, Başkan Clinton, başkanlık döneminde neler yapmış: (1) Başkan olarak 8 yıl önce işe başladığında, ABD'de kişi başı milli gelir 22.470 dolar iken, başkanlıktan ayrılırken bu rakamı 33.892 dolara yükseltmiş. (2) Başkanlık dönemi olan 8 yılda 22 milyon insana iş imkanı yaratmış. İşsizlik oranı yüzde 4'e düşmüş. (3) ABD tarihindeki en hızlı ekonomik büyümeyi gerçekleştirmiş. (4) Enflasyonu yüzde 3'lerden yüzde 2'lere düşürmüş. (5) ABD bütçesi 29 yıl aradan sonra ilk defa 1998 yılında denkleşmiş, 2000 yılında 230 milyar dolar (Türkiye milli geliri 200 milyar dolardır) fazla vermiş. Yazıyı bitirmeden iki noktaya daha sayın okuyucularımın dikkatini çekmek istiyorum.
- ABD "laik" bir ülke. Din ile devlet işleri birbirine karıştırılmıyor. ABD'de kimse dini inancının farklılığı nedeniyle bir sorun yaşamıyor. Kimse dini politikaya, okula, kışlaya, sokağa taşımıyor. Bu kadar "maddiyatçı" olan "paranın ve silahın bu kadar gücü desteklediği ülkede", insanlar "Tanrı"nın üstün gücüne saygılarını koruyor. Yeni Başkan, kilisede ailesiyle birlikte dini törene katılarak güne başlıyor. Başkanlık yemin töreninde, yeminden önce din adamı beş dakika konuşma yapıyor. Tanrı'dan ülkeye ve Başkan'a yardımcı olmasını diliyor. Başkan kutsal kitap "İncil"e elini koyarak yemin ediyor. "Tanrım bana yardımcı ol" diyor. On deş dakikalık konuşmasını, "Tanrı halkımızı korusun, Tanrı ülkemizi korusun" diyerek bitiriyor.
- Kapitalizm, zenginlik, güç gibi faktörler, din kadar, aile bağlarını da ortadan kaldırmayabiliyor. Başkanlar, başkan yardımcıları göreve gelirken, görevden ayrılırken, yemin ederken, eşleri, çocukları onların yanından ayrıl"mıyor. Ailenin önemi daima öne çıkarılıyor.