Sayın Demirel 1993 yılında Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunda Yunanistan'da kişi başı gelir 7.051 dolar idi (OECD raporu). Şimdilerde 13 - 14 bin dolara yükseldiği söyleniyor. Kesin rakam belli olmadığından biz 12.000 dolar kabul edelim.
Demek ki 7 yılda Yunanistan halkının refahı gerçek anlamda, reel olarak yüzde 70 dolayında artmış. Yunan halkı ile Avrupa'nın zengin ülkeleriyle aradaki farkı kapatmada önemli yol almış.
Sayın Demirel 1993 yılında Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunda Türkiye'de kişi başı gelir 3.004 dolardı. Aradan 7 yıl geçti. 1999 yılında Türkiye'nin kişi başı milli geliri 2.878 dolara düştü.
Açık anlatımıyla Türk halkı geçen 7 yıl boyunca fakirlikten kurtulamadı. Fakir idi. Fakir kaldı. Komşusu Yunanistan halkı 7 yıl önce Türk halkından 2.3 kat zengindi. Yedi yıl sonra 4.2 kat daha zengin hale geldi.
Türk halkının komşusu Yunanistan halkı ile arasındaki zenginlik / fakirlik uçurumu kapanmadı. Büyüdü.
Bizim tam üye olmayı "hayal ettiğimiz" Avrupa Birligi ülkelerin irilerinde kişi başı gelir 20 - 25 bin dolar dolayında. Yunanistan gibi yenilerinde ise 11 - 15 bin dolar dolayında. Yedi yıldır kişi başı milli gelirde 3 bin dolarlık fakirlik çemberini kıramayan Türkiye'nin hali ne olacak?
Türkiye'nin "bir numaralı" sorunu budur. Ama ne yazık ki, politikacılarımız bu sorunun farkında bile değil... Ne yazık ki, Sayın Demirel'in 7 yıllık Cumhurbaşkanlığı süresinde 1994 ve 1999 yıllarında iki defa milli gelirin "dramatik ölçüde gerilemesi", halkının fakirleşmesi politikacıların "kılını kıpırdatmıyor."
"Kırmızı oyu sakla, beyaz oyu göster... İmzanın arkasına geç, önünü kapa... Reyini benim söylediğim adaya ver... Düzen değişmesin... Biz yerimizden olmayalım... Halk uyanmasın... Kimsenin gözü açılmasın... Cambaza bak cambaza..." Hay huyu ile günler geçiyor...
Utanması, sıkılması olmayanlar, "Türkiye on yıl sonra dünyanın en büyük on ülkesinden biri" olacak masalı ile halkı uyutuyor.
Dünyada "büyüklük" laf ile olmuyor. Büyüklüğün, gücün, çağdaşlığın yolunu açan tek şey var: Kişi başı milli gelir... Türkiye halkının kişi başı milli geliri 15 bin dolara, 20 bin dolara çıkmadıkça bu ülkede hiçbir şey değişmez. Fakirlik değişmez, adalet sistemi işlemez, karakol iyileşmez, demokrasi düzelmez...
Kişi başı gelirin artması için, yatırım yapmak gerekir. Üretimi artırmak gerekir. Her yıl ekonominin küçülmemesi, büyümesi gerekir.
Sayın okuyucularıma bu yazının altında bir tablo veriyorum. Bu tabloda, geçen yedi yılda 3 bin doların üzerine çıkamayan kişi başı gelirin, önümüzdeki yıllarda (mucizelerin gerçekleşmesi ile) her yıl düzenli olarak yüzde 5 veya yüzde 7 veya yüzde 10 artması halinde, kaç yıl sonra, hangi yıl, kişi başı gelirin 5 bin dolar, 10 bin dolar, 15 bin dolar olabileceğini hesapladım.
Karşılaştırma yapmak için de tablonun yanına komşumuz Yunanistan'ın bugünkü gibi yıllık ortalama yüzde 4 kişi başı gelir artışı ile önümüzdeki yıllarda kişi başı gelirinin nasıl artacağını gösterdim.
Biz, her yıl yüzde 5 büyüme mucizesi gösterebilsek, şimdilerde 2.878 dolar olan kişi başı gelirimiz 2020 yılında (20 yıl sonra) 7.636 dolara çıkabiliyor. (2000 yılındaki Yunanistan kişi başı gelirinin yarısına ulaşıyor.) Halbuki o yıl Yunanistan halkının kişi başı geliri 26.293 dolara yükseliyor. Aradaki uçurum devam ediyor.
Türkiye harikalar yaratıp, kişi başı geliri her yıl yüzde 10 artırsa, 20 yıl sonra kişi başı gelirimiz 19.362 dolar oluyor. Yunanistan ise yüzde 4 büyüme ile 26.293 dolarda... Gene de uçurumu kapatamıyoruz.
Sayın okuyucularım, yatırımın, üretimin, hızlı kalkınmanın önemini anlatmak için bunları yazıyorum. İşimizin ne kadar zor olduğunu, ama politikacılarımızın "bir numaralı sorun" ortada dururken nelerle uğraştıklarını hatırlatmaya çalışıyorum.