Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Sayın okuyucularım, 1999 yılı sonunda bizim toplam iç borcumuz 23 katrilyon lira dolayında idi. Biz bu borç belasından kurtulmalıyız diyerek 17’nci IMF mektubunu imzalayıp, 2000 yılı başında istikrar tedbirleri uygulamasını başlattık.
2000 yılı sonuna doğru iç borç 32 trilyon dolayında iken, birinci kriz patladı.
Kriz sonunda Hazine, önce fon yönetimine geçen bankalara, daha sonra kamu bankalarına destek vermek için "nakit dışı" diye adlandırılan, "para ile satılmayan / bedavadan verilen / ama karşılığı devlet borcu haline gelen" tahvilleri piyasaya sürdü.
Şimdiye kadar piyasaya sürülen yaklaşık 17 katrilyon liralık tahvilin yükü ile iç borcumuz mart ayı sonunda 51 katrilyon liraya yaklaştı. Ama bitmedi. Hazine kamu ve özel bankalara önümüzdeki günler 50 katrilyon dolayında daha tahvil vermeye mecbur.
Önce bu yeni borçlanma mecburiyetinin nedenlerini özetleyeyim. Sonra biz bu borcun altından nasıl kalkarız, onu tartışırız.

Fon yönetimine geçen özel bankalara 2000 yılı sonunda "nakit dışı" 4 katrilyon liralık (O günün döviz fiyatı ile 6.1 milyar dolarlık) tahvil yardımı yapıldı. Bu bankaların parasızlıktan para piyasasına saldırıp, faizi yükseltmelerine engel olundu.
Gerçekçi olmak gerekir ise, şu günlerde bankaların durumunu ferahlatmak için 5 katrilyon lira dolayında ek tahvile ihtiyaç var.
Ama dananın büyüğü arkada duruyor. Bu bankaların döviz kredileri, teminat mektupları, ticari hesaplar nedeniyle çoğu yabancı ülkelere ve bankalara yaklaşık 20 - 25 milyar dolarlık taahhütleri var.
Bunu karşılamak için Hazine en az 20 - 25 katrilyon liralık daha "nakit dışı" tahvil yardımı yapmak zorunda.

Kamu bankalarının nakit açıklarını kapatmak, piyasaya "aç kurtlar gibi" saldırmalarını önlemek için şimdiye kadar 13 katrilyon lira dolayında "nakit dışı" tahvil verildi. Bu bankaların 16 katrilyon liralık daha açıkları var. Daha önce Hazine bu bankalara "özel tertip" adı ile 10 katrilyon liralık tahvil vermiş. Bu tahvilleri iç borç rakamı dışında tutmuş. IMF şimdi bunların da "nakit dışı tahvil"e dönüştürülüp stok rakamına dahil edilmesini istiyor. Kamu bankaları macerasının noktalanması en az 40 trilyon liralık destek ile mümkün olabilecek.

Tahvil, ister nakit karşılığı alınsın, ister nakit dışı (bedavadan) verilsin, devletin borç senedidir. Alınıp satılması, paraya dönüştürülmesi, açık anlatımıyla (banknot yerine) para gibi kullanılması mümkündür. Hazine bonosu da öyledir. Tahvil ve bono toplamı olarak Hazine’nin 2000 yılı başında piyasaya çıkardığı toplam kağıt miktarı 23 katrilyon lira idi. 2000 yılı sonunda 36 katrilyon, 2001 yılı mart ayı sonunda 51 katrilyon oldu. Anlaşıldığı kadarı ile kamu bankaları ile özel bankalara önümüzdeki günlerde Hazine 50 katrilyon liralık daha tahvil vermek zorunda... Normal Hazine ihtiyacını da buna ekleyiniz. Eder 60 katrilyon lira. Toplayınız mart sonu 51 katrilyon liralık borç rakamı ile... Demek ki yıl sonuna kadar tahvil ve bono stoku 110 katrilyon lirayı geçecek... Bunun faizi bile piyasayı rezil eder. Ha tahvil, ha bono ne fark eder? Tahvilin ve bononun kendisi de alınır satılır der iseniz... "Hoş geldin enflasyon..."