Ama bu konular çok 'hassas konular' Çünkü tartışmaya kalkınca 'Sen hortumcudan mı, saçı bitmemiş yetimin hakkından mı yansın?' ikilemi ortaya çıkıyor.Hukuk suçluyu-suçsuzu belirlemek için lazım. Batan ve batırılan bankalarla ilgili olarak kanunda yapılan değişiklik ile TMSF'ye verilen bazı yetkilerle TMSF, mahkeme kararı olmadan, suç belirliyor, suçluların mallarına el koyuyor, satıyor. Kararları hukuki sistemden geçmediği için "paldır küldür" uygulanıyor. Süleyman Demirel'in Güniz Sokak'ta yıllardır oturduğu evine ve Isparta'da yapılan Süleyman Demirel Müzesi'ne haciz konulmasının "kanuni-hukuki dayanağı nedir?" diye merak ettim. Ondan önce Süleyman Demirel'in kardeşi Şevket Demirel'in malıma mülküne el konulmasının hukuki dayanağını da merak ediyordum. Önce bir konuya açıklık getireyim. Batan ve batırılan bankaların zararları bugüne kadar halkın kesesinden ödenmiştir. Bu da büyük tepki yaratmıştır. Batan ve batırılan bankaların hâkim ortakları ile yöneticilerinin sorumlulukları ölçüsünde cezalandırılmaları ve neden oldukları kayıpları karşılamaları gerekir.Hükümet halkın tepkisine dayalı olarak Bankalar Kanunu'na madde ekledi. Bu maddelere göre, (1) El konulan bankaların yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı ellerinde bulunduranların, yöneticilerin eşlerine, çocuklarına, evlatlıklarına ve bunların diğer kan ve kayın hısımlarına veya bunlara ait şirketlere bankadan bir fon aktarılmış ise, aktarılan kaynakların tümü Hazine alacağı haline gelmiş sayılıyor. (2) TMSF, bankadan aktarılan kaynaklarla edinilen varlıkları bankanın zararına mahsuben devralıyor. İşletiyor. Veya satıyor. 5020 sayılı kanun TMSF'nin bu yetki ve sorumluluğu geriye dönük olarak (kanunun yayımlanmasından önce olmuş olaylar için de) kullanmasına imkân tanıyor. Halkın tepkisi haklı ve büyük Şevket Demirel ile Süleyman Demirel için TMSF tarafından başlatılan işlemler kanuna-hukuka uygun mu? Buna kim karar verecek? Mahkeme kararı yok. TMSF kararı var. İşlemler kanuna uygun ise, "kanuna uygunluk ile hukuka uygunluk" acaba aynı şey mi? Acaba mahkemelere ait olan adaleti dağıtma görevinin, mahkemeler aradan çıkarılarak kanun ile bir başka kişi veya kuruluşa verilmesi ileride daha başka konularda benzer uygulamalara yol açar mı?Gerçekçi olalım. Kamuoyunda batan ve batırılan bankaların hâkim ortakları ile onların aileleri hakkında büyük tepki var. Bu tepki haklı bir tepki. Mahkemelerin hızlı çalışamaması, özel düzenlemelere yol açtı. TMSF kanunun verdiği görevi yapıyor. Acaba bu uygulamalardan söz etmek "hortumcuları korumak" diye yanlış anlamalara neden olabilir mi? Bunları tartışma gündemine taşımak için yazıyorum. guras@milliyet.com.tr Kim belirleyecek?