Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kapadokya; Tuzgölü, Fırat ve Karadeniz arasında kalan bölgenin adı. Adını Kızılırmak Nehri'nin bir kolu olan Kapadoks'tan alıyor. Bu bölgedeki Erciyes Dağı ile Hasan Dağı altmış milyon yıl önce yanardağmış. Yanardağların püskürttüğü lavlar Kayseri ile Aksaray arasındaki alanı kaplamış. Lavlar ve külleri soğumuş. Yağmur ve rüzgar lavların yumuşak bölümlerini eritmiş, tıraş etmiş. Katılaşan lav eriyiği beyaz tüfler dev bacalar halinde ortaya çıkmış.
İnsanlar tüf adı verilen kaya türünün kolayca oyulabildiğini fark edince, bunları oyarak içlerine evler, saraylar, kiliseler yapmış. Bu bölgede beş bin yıldır yaşam var. Önce Hattiler yaşamış, sonra Hititler gelmiş. Kimerler, Frigyalılar, Romalılar, Bizanslılar yaşamış.

Hıristiyanlar milattan sonra 47 yılında Kayseri'ye gelip yerleşmiş. Kayseri'nin önemli ve zengin bir ailesine mensup olan Büyük Bazil, keşişlerin küçük topluluklar halinde, halkın içinde yaşamlarını sürdürmelerini hedef alan bir din akımını başlatmış. Büyük Bazil'in izinden gidenler altıncı ve yedinci yüzyıllarda bölgede resimli küçük kiliseler inşa etmeye başlamış. Önce Pers, daha sonra Arap saldırılarına dayanamayan din adamları Kayseri'yi terk ederek, peribacalarının bulunduğu Kapadokya bölgesine yayılmış. Burada peribacalarını oyarak, yerlerin altına girerek, bir dini yerleşim bölgesi inşa etmiş.
Onuncu ve on üçüncü yüzyıllarda bu insanlar taşları oyarak içine sütunlu, kubbeli binlerce kilise, binlerce oda yapmış. Kiliselerin duvarlarını, kubbelerini İsa tasvirleriyle bezemiş. Milattan sonra 726 - 843 yılarında Bizans İmparatorluğu'nda resim karşıtı bir akım başlamış. "İkonaklazma Krizi" denilen bu dönemde figür içeren resimler tahrip edilmiş. Kapadokya'yı da etkileyen kriz sona erince yeni kiliseler yapılmış.
Tabiatın ve insanların zalim tahribatına rağmen bu kiliseler ve kilise süslemeleri günümüze kadar varlığını sürdürebilmiş.

Göreme'de bini aşkın küçük küçük dini yapı var. Göreme bir açık hava müzesi haline getirilmiş. Etrafı çevrilmiş. Bir kapıdan girince, bölgedeki çok sayıda dini yapıyı gezme şansı oluyor.
Bu mevsimde, sabahın erken saatlerinden itibaren çok sayıda turist grubu, toplu halde, rehber eşliğinde vadiyi dolduruyor.
Peribacalarının dışarıdan görünüşü etkileyici, ama içleri bir başka dünya.
Bölgenin günümüz insanını şaşırtan bir başka özelliği her gün bir yenisi keşfedilen yeraltı şehirleri. Bunların ziyarete açık olanları Kaymaklı ve Derinkuyu tamamen volkanik tüften oyulan çok katlı yeraltı yaşam alanları. Arap saldırıları sırasında inşa edildiği sanılan bu yeraltı şehirlerinden Derinkuyu'nun 18 - 20 katlı olduğu ve yerin 40 metre altına indiği biliniyor. Katlardan 8'i ziyarete açılmış durumda. Yüz bin kişinin bir yıl süre ile dışarıya çıkmadan yaşayabileceği sanılan bu şehrin 52 havalandırma bacası, kilisesi, okulu, hayvan ahırları, sarnıcı var.

Melendiz Çayı, Hasan Dağı'nın püskürttüğü volkanik tüfü yararak, 150 metre derinlikte, 15 km. uzunlukta bir kanyon yaratmış. Bu kanyonun ortasından çay yoluna devam ediyor. İki yanı yemyeşil. Çayın iki yanından yükselen 150 metrelik dik kayalıkların içleri oyulmuş. İçlerine kiliseler yapılmış. Duvarları boyanmış. Hıristiyanlığın ilk dönemlerinden itibaren Ihlara ve Belisırma vadilerinde önemli manastır yerleşimleri olmuş.
Sayın okuyucularım görmediniz, gezmediniz ise Kapadokya'ya gidiniz. Bu bölge iki - üç günde tamamı görülemeyecek kadar zengin bir bölge. Bilenlerle konuşup ilgi alanınızı sınırlayınız. Sonra bir tura katılarak geziniz. Tura katılmadan rehber yardımı olmadan sadece Göreme Açık Hava Müzesi'ni gezebilirsiniz.