Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Acil önlemler paketi, Kemal Derviş tarafından hazırlanıp uygulamaya konulacak. Bu paket IMF'nin Dünya Bankası'nın ve ABD hükümetinin desteğini alacak. Bir süre sonra "piyasalar" çalışır hale gelebilecek.
Kemal Derviş bu arada IMF ile imzalanacak on sekizinci niyet mektubunun hazırlığına başlayacak. Yeni "istikrar programı" ortaya çıkacak. Yeni "istikrar programı" en az iki yıllık, normal olarak üç yıllık bir uygulama dönemini kapsayacak.
Ancaaakkk... Yeni istikrar programı uygulamaya konulur konulmaz koalisyonu oluşturan partiler ve hükümet, Kemal Derviş'ten desteklerini çekecek. Kemal Derviş'in kolunu, kanadını kıracak.
Bunun üzerine Kemal Derviş, Türkiye'den kaçıp gitmeyecek ama bakanlık koltuğunu bırakacak. Kemal Derviş bakanlık koltuğundan ayrılınca "siyasi kriz çıkacak". Siyasi kriz yeni oluşumlara yol açacak. Belki bu krizi aşmak için Kemal Derviş'in başbakan olacağı yeni bir hükümet modeli denenecek.

Politika ile ilgilenenler, iktidara gelmek, ülkeyi yönetmek için parti kurar veya bir partiye üye olur. Partiler iktidara gelip, ülkeyi yönetmek için seçime girer. Partilerin kadroları, milletvekili olup TBMM'de ülkeyi yönetmek, bakan olmak, başbakan olmak için çabalar.
Bizde bu tablo değişti. Çarpık bir tablo ortaya çıktı. Milletvekili olanlar ülke yönetimi hakkında fikir sahibi değiller. Sesleri de çıkmıyor. Partilerin başkanları partilileri ve milletvekillerini besliyor, semirtiyor ve de parmaklarında oynatıyor. İşte o kadar. Partiler iktidara gelse de, parti başkanları koalisyon oluştursa da, başbakan olsa da ülke yönetimi ile ilgileri yok. Ülke yönetimi konusunda bilgileri de yok.
Ülke yönetimini ya bürokrata, ya müteahhite teslim ediyorlar.
Başbakan'ın, yardımcılarının, bakanların, milletvekillerinin öncelik listelerinde "yatırım, üretim, istihdam, büyüme, gelir dağılımı, ekonomik ve sosyal gelişme, çağdaşlaşma, medeni dünya ile bütünleşme" gibi konular yer almadığından, bu konularda olan bitenden haberleri yok. Bu konularla kendileri de ilgilenmediğinden, ilgilenenleri de bilmiyorlar. Tanımıyorlar.
Zora düştükçe "kerhen" (mecburiyetten / istemeyerek / gönülsüz olarak) isim arayışına, kurtarıcı arayışına giriyorlar. Gazeteleri okuyarak, TV'leri izleyerek "kurtuluş reçeteleri öğrenmeye" çalışıyorlar. Gazete manşetlerine, TV konuşmalarına göre kendilerine çıkış yolu arıyorlar.
On yedinci niyet mektubu zorunluğu ortaya çıktığında "kerhen" Gazi Erçel ile Selçuk Demiralp'e güvenmişlerdi. Cumhurbaşkanlığı koltuğu boşaldığında, kendi içlerinden bu işi yapabilecek birini bulamayıp, "kerhen" Sezer'i Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtmuşlardı. Yeni krizde çaresiz kalarak "kerhen" Derviş'i getirttiler. Kerhen Serdengeçti'yi Merkez Bankası'na, kerhen Akçakoca'yı Bankalar Üst Kurulu'na başkan atadılar. Sıkışınca "kerhen" kurtarıcı arayanlar, işler düzelmeye başlayınca, "kerhen" atadıklarından kurtulma arayışına giriyorlar. Dikkat buyurunuz, Türkiye'de herkes krizden çıkış için öneri geliştirmeye çalışıyor, milletvekilleri, parti başkanları, hükümet üyeleri "Du bakalım n'olacak?" diyerek şaşkın şaşkın Kemal Derviş'in bir şeyler yapmasını, dışarıdan para getirip ülkeyi kurtarmasını bekliyor.

Koalisyon hükümeti geçmiş istikrar paketini 14 ay uygulayabildi. Önümüzdeki dönemde bu hükümet devam edemeyecek. Başka hükümetler kurulacak. Seçimler olacak. Halbuki Kemal Derviş'in hazırlayacağı yeni istikrar paketi iki yıl, üç yıl ciddi biçimde, aksamadan uygulanmaz ise hiçbir sonuç alınamaz. İç politikadaki gel - gitlere, hükümet değişikliklerine, olası seçimlere rağmen yeni istikrar paketinin kesintisiz uygulanmasını sağlayacak bir düzeni kurmaya mecburuz.
Bu düzen ancak ve ancak uzun vadeli stratejiye dayanan bir kalkınma planı modeli içine oturtulacak bir istikrar paketi ile kurulabilir, korunabilir.