Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Limasollu Halil, Girne'nin en renkli "şeftali kebapçısı" idi. Limanı çevreleyen gezi yolunun başında geleni geçeni "Buyrun, Kıbrıs'ın şeftali kebabını tadın" diyerek lokantasına davet ederdi.
       Geçen cumartesi Kıbrıs'ta hava Anadolu anlatımıyla "limonata" gibiydi. Limasollu Halil'i görmek ümidi ile limana doğru yürüdüm. Halil ortalıkta yoktu. Sordum soruşturdum. Halil hastalanmış. Dükkanının bir bölümünü devretmiş. Kalan bölümünde oğlu bir kahve açmış. Oğlu İsmail Sabbar ile tanıştım. İngiltere'de maliye okumuş. Londra'da çalışıyormuş. Babası hastalanınca Kıbrıs'a dönmüş. Kahvenin adı "Boaters" kahve. Boaters, kırk çeşit kahve üretip pazarlayan bir firmanın ismi imiş. İstanbul'dan Kıbrıs'a göçen Cem Cüneyt Karaaslan isminde uzun boylu, yakışıklı ve kibar bir genç yardımcısı ile İsmail, baba dükkanını çeviriyor. Eşinin ev yapımı pastaları, moka, orange, tarçın aromalı kahveleri nefis. Bir çay ikramları var ki, sıcaklığı ile, lezzeti ile, çaydanlığı, bardağı ve tabağı ile en lüks pastanede eşi bulunmaz.
       Girne'deki Dome Oteli'ni Vakıflar İdaresi yenilemiş. Klasik İngiliz koloni oteli havası devam ediyor. Odaları dolduran müşterilerin yarıdan fazlası varlıklı fakat yaşlı İngiliz çiftler. Otel müşterileri rıhtımda güneşleniyor, denize giriyor. Odaları ile, lokantası ile Dome Oteli klasik çizgisini sürdürüyor.
       Eskiden sadece Dome Oteli'nin kumarhanesi vardı. Şimdi her köşe başında bir kumarhane açılmış. Kumarhanelerde kol çekilen makinelerin yerini otomatik makineler almış. Eskiden kasaya para ödenir, jeton alınır, bu jetonlar makinenin deliğinden içeriye salınır, sonra kol çekilir, ekrandaki üç resim birbirini tuttuğunda, makinenin deliğinden jeton akardı. Şimdi jeton kalkmış. Bir görevli parayı alıp, makineye kredi yüklüyor. Makineye yüklenen sanal paranın miktarı ekranda görülüyor. Kumar makinesinin kolu yok. Düğmeye basılınca, resimler dönmeye başlıyor. Resimler birbirini tutmaz ise, kredi rakamı azalıyor, tutarsa çoğalıyor. İsteyen "sanal" jeton sayısını düğmeye basarak yirmiye, otuza çıkarabiliyor. Böylece makineye yirmi veya otuz jeton atılmışçasına kazanmak veya kaybetmek söz konusu oluyor. Her seferinde düğmeye basmak isteyenler için otomatik düğme yapılmış. Ona bastığınızda makine kendi kendine devamlı oynuyor. Daha doğrusu para yutuyor. En sonunda, "paranız bitti, oyun paydos" deyip duruyor.
       Şimdilerde Girne'nin en meşhur kebapçısı "Niyazi" imiş. Niyazi'de yer bulmak bir mesele. Bir masa dört, beş devir yapıyor. Masaya oturulduğunda servis başlıyor. Karışık salata, lahana salatası, cacık, yoğurt, pancar turşusu, humus, patlıcan, biber kızartma, döner, suböreği, ızgara, hellim peyniri, cıbız köfte, şeftali kebabı, şişkebabı, pirzola, akçaabat kebabı hepsi 11 milyon lira. Garsonumuz Almanya'dan Kıbrıs'a gelen Urfalı Kerem Yiğit idi.
       Kıbrıs'ın en lüks lokantası olan Girne'nin Ecevit Caddesi'ndeki "La Famiglia"nın benzeri İstanbul'da bile yok. Pakistan Geceleri adında ağacın ağır kokusunu duyarak büyük bir bahçe içindeki eski binaya giriyorsunuz. Duvarlar Marlon Brando'nun "Baba" filmindeki Sicilyalı ailelerin fotoğraflarıyla dolu. Bir İngiliz hanım sizi karşılıyor. Kadir Tuna ve Avni Günay yerinizi gösteriyor. Lüks bir dekor, ağır masalar. Lüks bir mönü. İtalyan şarabı ile bir akşam yemeği kişi başı 15 milyon lira dolayında.
       Girne'ye gidip de Bella Pais köyüne uğramamak olmaz. Bella Pais köyünde, manastırın bahçesine bitişik kahveyi işleten Refet Ulusoğlu ve eşi Elvan Kıbrıs'ın en renkli kişilerinden. Bankaları batsa da, dükkanları kapansa da, portakal bahçeleri kurusa da, mallar mülkler kapanın elinde kalsa, Kıbrıs'ta yaşayanlar önlerine gelen yere bir beton bina dikse de, insanları birbirini didiklese de kaybolmuyor. Kıbrıs her mevsim güzel. Antalya'ya, Bodrum'a gider gibi kısa tatillerde, hafta sonlarında gidilebilecek bir yer. İlginizi, ilgimizi bekliyor.


Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr