Brandenburg kapısından eski Doğu Berlin'e doğru uzanan caddenin ismi "Unter den Linden". Bu cadde üzerinde eski Berlin'in görkemli yapıları sıralanıyor. 1753 yılında yapılan binada açılan Berlin Üniversitesi'nin adı daha sonra kurucusunun ismini yaşatmak için "Humboldt" Üniversitesi'ne dönüştürülmüş. Bu üniversitede Hegel, Koch, Einstein ders vermiş. Karl Marx ve Engels okumuş. Üniversite binasının öte yanında görkemli Eski Kütüphane binası, karşısında Hedwig's Katedrali var. Ortadaki meydan "Babelplatz" olarak anılıyor. Bu meydanın bir özelliği var. 10 Mayıs 1933 tarihinde Naziler, Üçüncü Reich karşıtı yazarların 25 bin kitabını meydanın ortasına yığıp, yakmışlar. Bu olayı hatırlatmak için 1995 yılında Micha Ulmann, meydanın tam ortasına yere gömülü bir anıt yapmış. Meydanın tam ortasında zemin seviyesinde bir metreye bir metre kare bir cam duruyor. Camdan içeri bakıldığında kuyu gibi, fakat on metreye on metre kitap rafları bomboş, bembeyaz bir kitaplık tepeden seyrediliyor. Camın yanındaki bir plakete şair Heinrich Heine'nin dizeleri kazınmış: "Kitaplar yakılırsa daha sonra insanlar da yakılır".
Üniversitenin ilerisindeki "Kronprinzenpalais" binasında 1908 yılında Mardin'in Osmancık'ında doğan Ermeni asıllı Türk Yousuf Krash'ın fotoğrafları sergileniyor. Yousuf Karsh, ABD'nin Boston kentinde ünlü portre ressamı John Goro'nun yanında yetiştikten sonra Ottowa'ya yerleşmiş. 1997 yılında ölünceye kadar "Yousuf Karsh, Ottowa" imzası ile zamanının ünlülerinin portrelerini fotoğraflamış. Ünlü hanedan mensupları, politikacılar, sanatçılar ona fotoğraf çektirmiş. Siyah beyaz fotoğraf koleksiyonu sanat koleksiyonu olarak sergileniyor.
Staatsoper Devlet Operası da hemen bu binaların yanında. Opera binası 1741 yılında yapılmış. Yandıktan sonra 1844 yılında yenilenmiş. Harpte yıkılan bina eskisinin benzeri olarak 1955 yılında tekrar yapılmış. Alman geçmişinin zenginliğini yansıtan opera binasında bir zamanlar Richard Strauss da şeflik yapmış.
Opera'da Verdi'nin Aida'sını izledik. Şef Daniel Barenboim idi. Aida rolünde Norma Fantini, Amneris'de Waltraud Meier sahne aldı.
Yolun karşısında, etrafı su kanalları ile çevrili "Müzeler Adası" var. Müzeler Adası'nda değişik koleksiyonların sergilendiği çok sayıdaki müze binası arasında en büyüğü Bergama Müzesi binası. Padişah fermanı ile Almanlara hediye edilen bizim Bergama Harabeleri'ni sergilemek için almanlar Berlin'de özel bir bina yaptırıp, harabeleri bu binanın içine koymuşlar. Sadece Bergama Mabedi değil, Milet Harabeleri'nden bütünü ile götürülen 16 metre yüksekliğindeki kapı bölümü de bu müzede sergileniyor. Padişah efendimiz bunları nasıl Almanlara hediye etmiş diyerek insan üzülüyor ama, ya bunlar Türkiye'de kalsa idi!.. Bugün hangi parçasını sağlam bulur, izleyebilirdik ki?
Almanlar müzeye doyamıyor. Eski Hamburg tren istasyonu binasını da modern sanat müzesine dönüştürmüşler. Prusya'nın başkenti Berlin, ticaret şehri Hamburg'a 1835 yılında demiryolu ile bağlanmış. Bu demiryolu hattının ucuna yapılan görkemli istasyon binası, 1847 yılında hizmete açılmış. Önce ulaştırma müzesi olarak kullanılan "Hamburger Bahnhof" binası 1996 yılında modern sanatlar müzesine dönüştürülmüş. Müzenin sembolü, uzun galerinin tam karşısına asılan Andy Warhol'un 1973 yapımı Çin'in lideri Mao'nun dev portresi.
Modern Berlin'in en önemli yapılarından biri Hans Scharoun'un çizimi ile yapılan ve 1963 yılında hizmete açılan Berlin Filarmoni Orkestrası binası. Beşgen olan ve çatısı, çadırı andıran bu binanın ana konser salonunda orkestra salonun ortasında müzik yapıyor. Orkestranın çevresinde değişik ve farklı platformlarda dinleyici koltukları sıralanmış. Bu salonda çalan Berlin Filarmoni Orkestrası'nın kuruluşu 1882 yılına uzanıyor. Dünyanın ünlü şeflerinin yönettiği orkestranın son ünlü şefi Herbert von Karajan.
Berlin Flarmoni'nin Ravel'in (1875 - 1937) 125'inci doğum yılı şerefine verdiği konseri dinledik. Solist olarak Japon bayan Takebe'den sonra Tayvanlı solist Chi - Hsın Yı, Ravel'in sağ eli olmayan bir piyanist için bestelediği, sadece sol el ile çalınan fakat iki elle çalınıyormuş hissini veren parçasını seslendirdi. Tam 31 yıldır Ravel'in Bolero'sundaki davul soloyu yapan ve bu konuda Ravel'i en iyi seslendiren sanatçı olarak ün salan, Constantin Avgerinos, Bolero'nun solisti idi.
Berlin'de izlenecek daha nice opera, piyes ve dinlecek nice konser ve de seyredilecek nice sergi ve müze var...