"Kriz" kriziKriz bolluğundan halka fenalık geldi. Hükümet ve de bürokrasi devamlı kriz yaratıyor. Piyasaya sürüyor.
Politikacılar ülkenin sorunlarına çözüm getirmek için seçime girer. Milletvekili seçilir. Bakan olur. Hükümetler ülkenin sorunlarına çözüm getirmek için kurulur. Bürokrasi denilen kadronun görevi ülkenin sorunlarına çözüm getirmektir.
Geliniz görünüz ki, Ankara'da politikacılar, hükümet ve bürokratlar sorun çözmüyor, en basit sorunu "kriz" haline getirip, ülkeyi krize boğuyor.
Krizin ciddiyeti kalmadı. Kriz sayısı o kadar çoğaldı ki, krizleri çözüm şansı kayboldu.
Şu son zamanlardaki krizleri hatırlayalım... Cumbaba krizi, Sezer krizi, ombudsman krizi... Türban krizi, hocaefendi krizi, Adnan Hoca krizi... Öcalan krizi, Kürtçe eğitim ve TV krizi... Dinci sermaye krizi, Jetpa krizi... Kaçak et krizi, hayali ihracat krizi... Elektrik krizi, özelleştirme krizi, doğalgaz krizi... F tipi cezaevi krizi, işkence krizi, af krizi, Haluk Kırcı krizi... Kıbrıs krizi, Ege krizi, Yunan krizi, Avrupa Birliği krizi, insan hakları krizi... Banka krizi, döviz krizi, IMF krizi, faiz krizi, borsa krizi... Telekom krizi, GSM krizi, kamu bankalarının özelleştirilmesi krizi... Kriz bitmiyor ki... Ankara'da kriz yaratma makinesi piyasaya yeni krizler sürmek için devamlı çalışıyor... Yakında Fazilet Partisi'ni kapatma krizi başlayacak... Fazilet krizini erken seçim krizi, hükümet krizi izleyecek...
Bu kadar "kriz"den söz eden bir ülkeye dışarıdan kim, nasıl iyi gözle bakabilir? Kim böyle bir ülke ile iş yapmaya kalkabilir?
Ekonomi denilen şey güvene, huzura dayanır. Ekonomi denilen şeyin aslı yatırımdır. Üretimdir. Yatırım yapacak, üretim yapacak kimse parasını riske atacak olan kimsedir. Bir kimsenin orta ve uzun dönem için parasını riske atabilmesi için orta ve uzun dönemde önünü görebilmesi, orta ve uzun dönemde olacakları bilmesi, güven sahibi olması gerekir.
Her gün kriz çıkan bir ülkede, politikacıların, hükümetin, bürokratların kriz üzerine kriz yarattıkları, bir kriz bitmeden diğerini piyasaya sürdükleri bir ülkede kim yatırım yapabilir, kim üretim yapabilir?
Türkiye'de kriz bolluğu görüş mesafesini kısalttıkça kısalttı. Güveni yok ettikçe yok etti.
Dikkat ediniz, şu günlerde insanlar "yarın"a bile güvenmiyor. Ekonomi saatlik kararlarla yürüyor. Sabah kimse öğleden sonra ne olacağını, öğleden sonra ise ertesi sabah nelerin ortaya çıkacağını bilemiyor.
Faiz akşam üzeri yüzde 1.200, ertesi sabah yüzde 160!.. Akşam yatıyorsunuz, sabah kalkıyorsunuz, bir banka daha batmış!..
Yakınmak yetmez. Sorumluluğumuz, en ufak sorunları kriz haline getirmeden çözmektir. Sorumluluğumuz, olağan gelişmeleri halka "kriz" olarak sunup, halkı korkutmaktan vazgeçmektir. Bu ülkeyi "kriz" çemberinden kurtarmaya mecburuz. Bu halka yazıktır, günahtır... Allah'ın günü sabah kalk "kriz", akşam yat "kriz"!..
Devlet yönetiminin amacı halka huzur, güven vermek, refahı artırmaktır. Refahı kısarak, halkı devamlı olarak huzursuz ederek ülke yönetilemez.