TÜRKİYE genelinde insanlar, firmalar ve hatta devlet gelirlerle ve fiyatlarla ilgili farklı beklentilere dayalı olarak harcamaları erteledi.
Harcamalar ertelenince, mal ve hizmetlere olan talep düştü. Halk anlatımıyla "piyasa daraldı".
Piyasa daralınca, üretilen mal ve hizmetler "elde kaldı". Halbuki reel kesim denilen üretenler, taşıyanlar, satanlar kesimi belli bir iş hacmine göre kendilerini ayarlamışlardı. Bu belli iş hacmine göre makine almışlar, borca girmişler, insan çalıştırmaya başlamışlar, bina yapmışlar veya kiralamışlar, hesaplarını kitaplarını ayarlamışlardı.
Beklenmedik biçimde hiç hacmi düşünce, ortaya çıkan yeni durumda ne yapacaklarını şaşırdılar. Belli ölçüde satış yapılamaz ise, makinenin, fabrikanın borcu ödenemez. İşçinin parası karşılanamaz. İşte "kriz" denilen şey bu.
Bu kriz, bizim alışmadığımız bir kriz. Bizim bildiğimiz eski krizlerde, mal satılamadığından değil, hammadde için döviz bulunamadığından, petrol gelmediğinden, elektrik yetmediğinden üretim durdu.
Eski krizler döviz bulununca, petrol gelince, elektrik yanınca atlatılırdı. Acaba "talep ertelemesine dayalı" bu yeni kriz nasıl atlatılacak?
Batı'nın sanayileşmiş ülkelerinde talep ertelemeye dayalı krizleri atlatmak için iki şey yapılıyor:
- Faiz oranları indiriliyor. İnsanların, firmaların daha çok harcama yapmaları teşvik ediliyor.
- Kamu harcamaları artırılıyor. Piyasaya talep pompalanıyor.
Türkiye'de bu klasik reçetenin uygulanması imkansız. (1) Hazine'de para yok. Kamu harcamaları artırılamaz. (2) Hazine'de para olmadığından Hazine devamlı borçlanmaya mecbur. Hazine faizi yukarıya tırmandırarak para bulabiliyor. Faizi aşağıya çekmek imkansız. (3) Kaldı ki, Türkiye'de faiz ile döviz arasında hassas bir denge var. Faiz şu dönemlerde zor kullanılarak aşağı çekilir ise Türk lirasından dövize kayış başlar.
İyi de, tüm kapılar kapalı mı? Türkiye için krizden çıkış şansı yok mu?
Var... Var ama, iki faktör, krizden çıkışı geciktirecek: (1) Hazine'nin borçlanma ihtiyacı devam edecek. Yüksek faiz politikası sürecek. (2) Enflasyonu aşağıya çekmek için yola çıkıldı. Şu anda "sil baştan" enflasyon kapısını açmayı kimse istemiyor.
O halde acaba "kriz çemberi nasıl kırılacak?" Türkiye krizden nasıl çıkacak?
(1) İnsanların, firmaların, hükümetlerin harcamayı ertelemelerinin bir sınırı vardır. İktisat insan yapısı değildir ama, iktidasın içinde insan vardır. İnsan denilen varlığın ömrü sınırlıdır. İnsan harcamayı ertelerken belli bir bekleyişle erteler. Daha yüksek faiz alma bekleyişi, daha ucuza alma bekleyişi, dur bakalım ne olacak bekleyişi gibi... Bu bekleyişler ömür boyu sürmez. İnsan bir süre sonra sıkılır. Ömür geçiyor, hala otomobil alamadık... Ömür geçiyor, hala adam gibi yaşamadık. Ömür geçiyor, üstümüze başımıza bakamadık... Diyerek yavaş yavaş harcama kapısını açar.
(2) Esas kırılmayı, "enflasyonun patlaması, devalüasyonun yapılması" sağlar.
Enflasyon tırmanmaya başlayınca, devalüasyon patlayınca, insanlar tüketimi ertelemekle yanlış yaptıklarını görür.
Enflasyon ve devalüasyon, tüketimdeki ertelemenin ödülü olan faizi sıfırlar. Tüketimini erteleyenler paralarının pul olduğunu fark eder. İnsanlar çok hızlı bir şekilde paradan mala dönmeye başlar.
Önümüzde bir başka faktör daha var: Erken seçim faktörü! Erken seçimi gerçekleştirecek hükümet "gevşek bir hükümet" olacak. Gevşek hükümet, "el kesesinden, bol bol para dağıtma arayışına girecek." Kaynağı olmadan, kaynağı bulunmadan kamu harcamaları artırılacak. Bu uygulama piyasayı iki türlü etkileyecek: (1) Enflasyon kıpırdayacak. (2) Kamu harcamaları nedeniyle piyasaya akan para talebi canlandıracak.
Yazara E-Posta: g.uras@milliyet.com.tr
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025