Anadolu'nun her köşesinde çiftçimiz, köylümüz bir şeyler ekip biçiyor. Kimi nohut, kimi fasulye, kimi mercimek, kimi soğan, kimi sarımsak yetiştiriyor. Bizim tarımsal işletmelerimiz küçük boy işletmeler. Bu nedenle bir üretici bir çuval, öbürü beş çuval kuru gıda maddesi üretebiliyor.
Bu gibi küçük üreticilerin bu gibi küçük miktardaki kuru gıda maddelerini pazarlamaları eskiden çok güç idi. Mutlaka bir aracıya ihtiyaç vardı. Aracı, üç beş üreticinin malını toplar, bir kamyon tutar, büyük tüketim merkezlerine getirip satardı.
Şimdi haberleşme teknolojisindeki gelişme ve de ulaşım sistemindeki değişim aracıyı ortadan kaldırdı.
Rami'deki İstanbul gıda toptancı tüccarları, bana bu değişimi ve Rami'nin şimdilerde nasıl bir "kuru gıda maddeleri borsası" haline geldiğini anlattı.
Rami toptancılar çarşısında her malın alıcıları belli. Bunlar için bir katalog hazırlanmış. Toptancı esnafın telefon ve faks numaraları, hangi malları alıp sattıkları katalogda yazılı.
Örneğin Erzincan'da kurufasulye üreten, bir çuval kurufasulyesi olan üretici Rami'ye telefon ediyor. Telefon ettiği toptancı esnaf onun fasulyesinin kalitesini biliyor. "İki yüz kilo fasulyem var. Kaça alırsın" diyor. Esnaf, "Bugün Erzincan fasulyesinin Rami fiyatı 930 bin lira, 900 bin liradan alırım" cevabını veriyor. Üretici fiyatı beğenir ise, kamyon bulma, kamyonun 10 ton yükünün dolmasını bekleme derdi yok. Şimdi nakliye firmaları 10 kiloyu da, 100 kiloyu da adreste alıp, adrese teslim ediyor. Üretici, bir nakliye firmasını arayıp, 100 kilo fasulyesini teslim ediyor. Kiloda 15 lira nakliye parası ile mal Rami'ye geliyor. Rami esnafı üreticinin banka hesabına kilosu 900 bin liradan mal bedelini yatırıyor. Aldığı malın kilosuna 30 lira kar koyarak malı 930 bin liradan satıyor.
Böylece üreticinin eline geçen fiyat ile toptancının satış fiyatı arasındaki fark küçülmüş durumda.
Kuru mercimek, Antep'te 500 bin lira. Rami'de 530 bin lira.
Rami sayesinde üretici elinde bulunan ve satmak istediği malın günlük fiyatını izleyebiliyor. Eline geçen fiyatın gerçek fiyat olup olmadığını değerlendirebiliyor.
Üretici için "aracının kalkması" güzel de, "aracı" gitmiş, "yabancı gelmiş"...
Yabancı denilen şey, başka ülkelerden ithal edilen kuru gıda maddeleri. Kuru gıda maddesi ithalatında gümrük inince bakınız neler oluyor: Bizim yerli fasulye üreticisi fasulyenin kilosunu 900 bin liradan satamaz ise zarar edeceğini söylüyor. Ama Bulgaristan'dan aynı fasulye kilosu 300 bin liradan geliyor. Bizim yerli kırmızı mercimeğin kilosu 600 bin lira. İran'dan gelen "fotosel kontrollü" kırmızı mercimek kilosu 400 bin liradan satılıyor. Türkiye'ye Bulgaristan'dan, Romanya'dan, Kanada'dan, Avustralya'dan kuru gıda maddesi gelmeye başladı.
Yerli ürün fiyatını aşağı çekmesi bakımından ithalat tüketici için iyi ama, üretici için kötü. Çünkü bizim üreticimizin belli kuru gıda ürünlerinde dünya fiyatı ile rekabet etme şansı yok. Maliyeti çok yüksek. İşte burada devletin sorumluluğu ortaya çıkıyor. Gıda maddesi üretiminde devletin üretimi izlemesi, üretim ve talep dengesi, dış fiyatlar hakkında üreticiyi uyarması, yönlendirmesi gerekiyor. Yozgat'taki ve Sivas'taki mercimek üreticisinin, Erzincan ve Niğde'deki barbunya fasulyesi üreticisinin bunu kendi imkanlarıyla bilmesi, izlemesi mümkün değil. Kuru gıdamızı da ithal yoluyla sağlamaya başlar isek, biz ne üreteceğiz? İthalat için dövizi nereden bulacağız?
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Şaşırtan Çin
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025