Sanmayınız ki, büyük - küçük güç duruma düşen bütün şirketler kurtarılacak. Sanmayınız ki, kredi borcu olanların borçlarının bir bölümü silinecek, vadeleri uzatılacak. Sanmayınız ki, para sıkıntısından kıvradıkları halde limitleri dolduğu için veya teminat bulamadıkları için bankalardan kredi alamayanlara bankalar ek kredi imkanı sağlayacak.
Londra Yaklaşımı, sadece ve sadece ülke ekonomisi bakımından önem taşıyan az sayıdaki büyük sanayi kuruluşunu ayakta tutmayı hedef alan bir yaklaşımdır.
Önce "Londra Yaklaşımı" nedir? Nereden çıktı? Onları özetleyeyim. Şirketleri kurtarmayı meslek edinenlerin merkezi Londra’da olan bir kuruluşları var. Bu kuruluş "Insol Grubu" olarak tanınıyor. (International Federation of Insolvency Professionals, 2 - 3 Philport Lane, London)
Bu grup, Dünya Bankası’nın, İngiltere Merkez Bankası ve Bankalar Birliği’nin desteği ile güç duruma düşen şirketlerin kurtarılmasında uygulanacak uluslararası ilkeleri belirlemek için çalışmalar yaptı. Bu çalışmalar Uluslararası Ticaret Odası Finansal Hizmetler ve Sigorta Komitesi’nin 15 Mayıs 2001 günü Paris’te yapılan toplantısında benimsendi. Bu toplantıya katılan Tevfik Altınok görüş birliğinin gerekçesini şöyle özetliyor: "Alacaklıların borçlunun üzerine gitmesi sadece borçlunun dükkanının kapanmasına yol açıyor. Alacaklılar da alacaklarını alamıyor. Alacaklılar kendi aralarında anlaşır, firmayı hemen batıracak yerde, faaliyetinin devamı için destek verirler ise, hem firma yaşar, hem de alacaklarını kurtarırlar."
Insol Grubu, "Birden Çok Alacaklının Faaliyetlerine Global Yaklaşım İlkeleri" adı altında 8 ilke ortaya koyuyor:
1) Mali zora girmiş bir borçluyu tespit eden alacaklı, diğer alacaklıları haberdar eder, umutsuz haller hariç, borçlunun durumu hakkında bilgi vermesi için uygun bir "bekleme süresi" tanır.
2) Bekleme süresinde alacaklılar, icra takibi girişimde bulunmamayı, diğer alacaklıların önüne geçmemeyi ve açtıkları kredileri azaltmamayı kabul ederler.
3) Hiçbir alacaklı diğer alacaklı ya da alacaklılara nazaran farklı bir duruma geçecek girişimde bulunmaz.
4) Alacaklılar, borçlunun mali sıkıntısını gidermek amacıyla, bir alacaklının liderliğinde bir komite kurar ve gerekirse bir danışmandan görüş alırlar.
5) Burçlu, bekleme süresinde, tüm alacaklılara, en iyi değerlemenin yapılabilmesi ve öneriler gerçekleştirebilmesi için her türlü bilgiyi verir.
6) Çözüm önerilerinin alacaklılar tarafından yasalara uygunluğunun kabul edilebilir olması gerekir.
7) Borçlu ile ilgili bilgilerin ve çözüm önerilerinin bankacılık sırrı kuralları gereği kamuoyuna açıklanmayacak şekilde gizlenmeden verilmesine özen gösterilir.
8) Şayet borçluya yeni bir fon sağlanacak ve kurtarılacaksa, bunun uygulanabilir olması ve diğer alacaklılara öncelik vermemesine dikkat edilir.
Bütün bunlar iyi güzel de... Uygulama nasıl olacak? (1) Bu yaklaşımdan az sayıda borçlu firma yararlanabilecek. Yüz veya en çok iki yüz firma diyelim... Uygulamadan yararlanacak firmaları kim, nasıl belirleyecek? (2) Böyle bir yaklaşım için firmalardan alacaklı tüm bankaların işbirliğini kabul etmeleri gerekir. Alacaklı bir banka "yaklaşım dışı" kalır ise sistem çalışmaz. Tüm bankaları işbirliğine zorlamak imkanı yok. Acaba bankalar gönüllü olarak işbirliğini kabul eder mi? (3) Kriz nedeniyle mali durumları zayıflayan bankalar Londra Yaklaşımı adı altında yeni yükümlülükler altına girebilir mi? Açık anlatımıyla kendileri zorda olan, kendileri kurtarılmayı bekleyen bankalar başkalarını nasıl kurtarır? Göreceğiz...